• "Büyük suç ortaklığı bu"
      Son Saat olarak CHP İstanbul Çağrı Heyeti Başkanı Gürsel Tekin ile bir özel röportaj gerçekleştirdik. Tekin, Türkiye'de yoksulluk üzerine ifadelerde bulundu.
    • "Büyük suç ortaklığı bu"
      04.11.2025 - 13:22 | Güncelleme:04.11.2025 - 13:22
      NUH MEHMET DENİZ

      Nuh M. Deniz: Merhaba Sayın Başkanım. Nasılsınız?
      Gürsel Tekin: Çok teşekkürler. Hoş geldiniz.
      Nuh M. Deniz: Sağ olun. Çok sağ olun. Çok naziksiniz. Kabul ettiğiniz için.
      Gürsel Tekin: Rica ediyorum.
      Nuh M. Deniz: Türkiye'de ve dünyada her gün değişik vakalar oluyor ama esas önemlisi Türkiye'yi ilgilendiren konular. Uluslararası konularla ilgili zaten birkaç tane şey soracağım. Birinci sorum şu efendim. Siz yoksullukla ve Türkiye'deki gençlerin bağımlılığı ile ilgili çok fazla efor sarfeden siyasetçilerimizden birisisiniz. İlk önce, bugün de enflasyon açıklandı bildiğim kadarıyla. Yoksulluk sınırının 92 bin küsür lira olduğu, asgari ücretinin 21 bin lira olduğu bir Türkiye'de vicdana, ahlaka, hukuka, vatandaşın bakışını nasıl değişiyor size göre?
      Gürsel Tekin: Şimdi öncelikle şunu ifade edeyim. Bu tabii bir durum değil. Aslında 2018 yılından itibaren aşama aşama öyle bir derin yoksulluğa doğru gittiğimizi defalarca ifade ettik. Hatta birinde biz yine saha çalışması yaparken kapalı çarşıda kapalı dükkanların olduğunu gördük. Çünkü kapalı çarşıda biliyorsunuz dükkanlar genelde el altında hava parası ile devredilirken ilk kez kiralık dükkanlar tabelası görünce orada da biz bir açıklama yaptık. Ama o açıklamamız o dönem iktidara da uyarıydı. Aman ha büyük bir ciddi bir sıkıntı geliyor, önlem alın. Tabi bizim gömleğimizle meşgul oldular. O gün Cuma günüydü. Cuma'ya gittik mi gitmedik mi? Kardeşim benim nereye gidip gitmeyeceğimi sana soracak değilim. O gün de cumaya gittik yani. Ama söylenmez bunlar. Beyazıt Camii’ndeydik. Yani çok merak ediyorlarsa o gün gittiğimizde Beyazıt Camii’ndeki kamera kayıtlarından görebilirler. Derin yoksulluk hastalık gibidir. Böyle bir günde gelmiyor ekonomik sıkıntılar, krizler. Öyle bir duruma geldi ki 2022 yılında bu işte yeni model dedikleri modelle beraber Türkiye'de iki aks oluştu. Yani geçmiş dönemde hani orta sınıf falan dediğimiz orta sınıf, orta sınıf diye bir şey kalmadı. Ya çok zengin olacaksınız ya da çok yoksul kalacaksınız. Zengin ve yoksul arasındaki uçurum tarihimizin hiçbir döneminde bu kadar olmamıştı. Mesela uzun süredir yakinen takip ettiğimiz için biliyoruz; son 6 yılda sosyal yardıma başvuran sayısı 50 milyon. Yani 86 milyonluk bir ülkenin 50 milyonu 6 yıl içerisinde sosyal yardıma başvurur hale gelmiş. Çok acı bir şey. Acının ötesinde yani. Dramatik ve derin yoksulluğun ana fotoğrafı bu.

      Sayın Erdoğan bunu çok zikreder. İşte hani doğurganlık oranı çok düştüğü için. Mesela doğurganlık oranını Türkiye'de son 10 yıldır gündeme getiren tek kişi. Arama motorlarında da girip girdiğinizde görebilirsiniz. Niye bu bizi ilgilendirdi? Neden yani başkaları ilgilenmiyor? Çünkü biz sahadayız. Türkiye coğrafyasında muhtarımız var. Muhtarların tamamıyla çalışıyoruz. Çünkü şu anda siyasetin, siyasetçinin mahallede, bölgede haberdar olma şansı çok az.

      Nuh Mehmet Deniz: Türkiye kapitalizmle hayatını ikame eden bir devlet. Dünyadaki birçok ülke gibi. Türkiye bu kapitalizmdeki rol modeli tam olarak oluşturamadı mı? Mesela Çin Halk Cumhuriyeti devlet kapitalizmi. Amerika Birleşik Devletleri şirket kapitalizmi. Avrupa genellikle paylaş kapitalizmi kullanılıyor. Avustralya'da yine benzer bir model var. Türkiye'de bu modellerden birisini mi tercih etmeli? Yoksa bu arada gidip geldiği için mi bu sıkıntıları yaşıyoruz? 
      Gürsel Tekin: Oraya geleceğim. İzin verirseniz şunu tamamlayayım. Biz gördük ki 370 bin aile çocuklarıma bakamıyorum diye bakanlığa başvuru da bulmuş. Bir tarafta doğurganlık oranını artırmak istiyorsunuz. Nüfusumuz azalmasın, genç nüfusu çoğaltalım. Çünkü bizim en kıymetli şeyimiz şu anda Avrupa'da en genç nüfusa sahip ülke olmamızdır. Bu teşviği yaparken öbür tarafta 370 bin aile çocuğuma bakamıyorum diye devlete başvuru da bulunmuşsa bu çok apayrı bir şey. Ve Türkiye'nin en büyük sorunlarında bir tanesi derin yoksulluğun yaratmış olduğu, Uyuşturucu bağımlı, kayıp çocuklar. Mesela 170 bin kayıp çocuk var. 170 bin çocuğa baktığımızda çoğunlukla ailenin sosyal durumu değişmiş, sorunlar olmuş. Ya ailede bir bağımlı var bağımlı olduğu için. Kaçmak zorunda kalmış, başka maceralara dahil olmuş vs. vs. Bütün bu dengesizliği maalesef bir türlü giderebilmiş değiliz. Ve bu Türkiye açısından çok ciddi bir sorun. Bakın gençlerle ilgili eğer ülkede gençlerinize sahip çıkamıyorsanız, son günlerdeki olayları, eylemleri dikkatle baktığınızda 17, 16, 18 yaşındaki çocukların yaptığı eylemler. Çeteleşmeler moda oldu. Çünkü öyle çaresiz ki o çocuk elden kaçmış. Bir liman arıyor, sığınabileceği bir liman arıyor. Ve bu limanlar Allah'tan eskisi gibi terör örgütleri yok. Terör örgütleri olsa çok rahatlıkla onlar da bunları ikame edecekler. Bu ekonomik model sürdürülebilir bir model değil. Bunun adı sistem kapitalizmi olsa da rant sistemi şu anda. Türkiye'de büyük bir rant sistemi var. Yani bir ülkenin bütün bankalardaki hesaplara baktığınızda hesap paraların tamamı %87'si, %13'ün elindeyse, geri kalan %87'nin elindeyse yani nüfus oranına baktığınızda sürdürülebilir bir durum değil. İşte o zaman bir sürü sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. Güvenlik sorununuz olur, siyaset sorununuz olur vs. vs. Siyaset burada bir şey üretebiliyor mu? Maalesef üretemiyor. 
      Nuh Mehmet Deniz: Peki sizin de modeliniz var mı? 
      Gürsel Tekin:  Elbette var. Olmaz mı? Bu modellerimizin tamamını defalarca söyledik. Çok basit, çok kolay. Çokça sayabilirim, onlarca sayabilirim ama sadece iki şey sayacağım. 
      Nuh Mehmet Deniz: Siz Cumhurbaşkanı olsanız, veya yürütmenin başında olsanız kaç günde bu sorunları çözersiniz?
      Gürsel Tekin:  Yapmanız gereken iki tane şey var. Bunun bir tanesi özgürlük. İkincisi, hukuk sisteminiz Dünyanın en güvenilir sistemi haline getirmek zorundasınız. Unutmayın ki para, kuş gibidir. Hepimiz köylü çocuklarıyız. Bazen kuşlar gelir, leylekler gelir. Nereye konar? Rastgele yere konmazlar. Güvenilir, bir tehlike olduğunda çok rahatlıkla kaçabileceği yerlerde oluyor. Dikkat edin, ağaçların etrafına tur atarlar, yavrularını yuvaya koyacakları yeri seçerler. En güvenli. Para böyle bir şeydir. Para güvenilir, liman arar. Şimdi mesela İsviçre'de, Man adaların’da faiz mi var? Yok, sıfır. Hatta İsviçre'de hiç yok. Ama bugün eğer Türklerin, girişimcilerin 500 milyar dolar gibi çok yüksek miktardaki paralarının yurt dışında olduğunu eski Merkez Bankası Başkanı söylüyorsa, bu Türkiye açısından bir beka meselesidir. 500 milyar dolardan bahsediyoruz. Onun tersini düşün, 500 milyar dolar bugün kendi ülkemizde, bankalarımızda ya da ticarette olduğunu düşündüğümüzde çok şeylerle baş edebilirsiniz. Niçin bu paralar yurt dışında? Bu paraların dışarıda olmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi, maalesef bir güven sorunu.Bu para kimin diye baktığımızda, valla çoğunlukla devleti soyanların parası kardeşim. Tamam, soymuş devleti. Şimdi ben sormak isterim, 15 yıldır bu imar çetesiyle mücadele ediyorum. Şimdi birinin bana izah etmesi lazım. Bizim şu anda bulunduğumuz bu lokasyon, burası devlete ait değil miydi kardeşim? Yani orman vasfında olan bir arsa değil miydi? Orman alanı değil mi? Siz bu orman alanından çıkarıp kime sattınız? İmarlı mı sattınız, imarsız mı sattınız? Bunu sormayacak mıyız? Eğer bugün burası, buna benzer yerler, devletin kurumlarının satmış olduğu, örneğin hazine, milli emlak, orman vasfını bitirmiş arsaların imar uygulamaları yapılarak satılmış olsaydı, bugün bizim merkez bankamızda, hazinemizde trilyonlarca dolar paramız olurdu. Şimdi bu paraları kazananlar, meşru para kazanmadığı için, Türkiye'de de hukuk güvencesi olmadığı için en parasını kaçırabilir? 
      Nuh Mehmet Deniz: Peki burada iktidarın rolü nedir, rolü nedir ve yerel yönetimlerin rolü nedir? Yoksa bunlar ortak mı hareket ediyorlar? 
      Gürsel Tekin:  Efendim imar uygulamalarında rant o kadar yüksek ki, bu rantın karşısında o parti bu parti ayırmaksızın maalesef büyük bir suç ortaklığının olduğunu söyleyebilirim. Mesela hani iktidarın da çok güzel sloganlarından bir tanesi, ''Hayaldi gerçek oldu''. Bir gün kendi kendime düşündüm, Allah Allah dedim, hayaldi gerçek oldu. O tarihte İstanbul İl Başkanıyım, o hafta imar uygulamalarıyla ilgili ne var ne yok bana getirin dedim, getirdiler. Bir tanesi acı bademde bir cami planının cami olmaktan çıktığını gördüm. Burada bir yanlışlık var yani, en azından bu hassasiyeti olan bu iktidar bunu yapmaması lazım diye düşündüm. O zaman rahmetli Topbaş Belediye Başkanıydı, İmardan sorumlu daire başkanı geldi yanıma. Dedim kardeşim bana bir izah eder misin, nedir dedim. O daire Başkanı konunun etrafında dönüyor dolaşıyor. Dedim ki etrafında dönüp dolaşma, burada bu cami ne oluyor dedim. Cami planına çıkıyor mu dedim. Çünkü Acıbadem’de lüks konut yapacaksınız, o lüks konutların ortasında caminin rantı düşürebileceğini düşünerek, cami plan tadiliyle oradan çıkarttılar. Tek başıma mücadele ettim. Tek başıma. Maalesef, yani en kutsal değerlerinizi bile paraya ranta çeviriyorsanız, sonra dönüp o parti bu parti falan, hepsi aynı şey kardeşim. İmar Çetesi yazdığınızda, ya mesela bu imar uygulamalarında Türkiye coğrafyasında Gürsel Tekin'den başka kimse rahatsız olmaz mı? Yazın oraya mesela, İmar Çetesi yazın oraya bakarsınız. Niye başkaları rahatsız değil mesela? Ya kardeşim buralar bizim hepimizin ortak değerleriydi. İstanbul'u alın, İstanbul haritasını tamamını önümüze alın, yüzde altmışı ormandır, yüzde kırk yapılaşma. Şimdi tersi oldu. Altmışı yapılaşma oldu, yüzde kırk kaldı. Şimdi bu yüzde yirmi, yani hazinenin, milletin, vatandaşın bu arsaları kimlerin eline geçti? Kimler zenginleşti? İşte o zenginleşenlerin tamamı en kısa süre içerisinde bu parayı nasıl götürüveririz de meşguller? Peki. Ama ne gariptir bir şey daha söylemedim. Şuna da emin olun. Yani onları zaman zaman ekranlarda, televizyonlarda, oradan burada da gördüğünüzde en büyük lafları da ondan söylerler. Milliyetçilik, muhafazakarlık, vatanseverlik, solculuk, sosyal demokratlık. Yok be kardeşim yapmayın bunu ya. 
      Nuh Mehmet Deniz: Yarın yürütmenin başında olduğunuzu varsaysak, bu imar çetesi veya imar rantında çok büyük para kazananlarla ilgili yeni bir uygulama yapmayı planlar mısınız? 
      Gürsel Tekin: Tabii ki. Nedir? Bir trilyon dolar para toplarım. 
      Nuh Mehmet Deniz: Bir trilyon mu? 
      Gürsel Tekin: Bir trilyon. Kimsenin mallına el koyacak değiliz. Yapılması gereken sadece şu. 81 ilin valiliklerine yazı yazacaksınız. Ya son 20 yılda devletimize ait olan arsaların, tarlaların, yerlerin ne olduğunu? Ahmet mi almış? Eyvallah alsın. Ahmet kaça aldın sen buraya kardeşim? 1 lira. Şu andaki ekonomik değeri ne burada? 100 bin lira. Ya kardeşim sen bunu nasıl aldın? İmarsız mı aldın? Sonra ne yaptın? İmansız arsayı imarlı hale mi çevirdin? Rant parası ödeyeceksin kardeşim. Eğer bugün emekliniz, bugün işçiniz para alamıyorsa bunun tek sebebi budur. Şimdi bu paraları devletin kasasına girdiğini düşünün. Şöyle bir düşünün. Sadece şu lokasyondan bahsedin. Yani buraları imar uygulamalarını yaparak satmış olsaydınız hazinenin kasasına girecek paraların miktarı trilyonlar olurdu. E şimdi onun bunun şeyine siyasetçinin bilmem nesine büyük bir suç ortaklığı oluşmuş. Çok kolay bir şey değil bu. Yani biz neyle uğraştığımızın farkındayız. Çözümlenebilir misiniz? Elbette çözüm var. Devletin kudretinin çözemediği hiçbir şey yoktur. Yeter ki devletin kudreti devreye girsin. Son bir tane daha söyleyeyim, çok basit. Bir siyasetçi bir şehrimizde bir arsa satın alıyor. İşte hazine zaman zaman satıyor ya bu ara. 7 milyon, yani 2,5-3 yıl önce, 7 milyon 300 bin TL burayı satın aldı. 7 milyon 300 bin TL. 7 milyon 300 bin TL satın almış olduğunuz arsanın bugünkü imar uygulamalarını bitirdikten sonra 120 daire çıktı. 120 daireyi ortalama daha yüksektir de 10 bin liradan hesaplarsak ne oluyor? 1 milyar 200 milyon. Yani 7 milyonunuz eğer sadece bir kalemle milyarlar kazanıyorsa sormalıyız kardeşim. Hepimiz toplumsal duyarlılığımızı kaybettik. Çocuklarımızın oturup top oynayabileceği bir alan kalmadı. Yarın Allah göstermesin deprem olduğunda sığınabileceğimiz yer kalmadı. Sığınabileceğimiz, Allah göstermesin deprem olduğunda tek sığınabileceğimiz yerler mezarlıklar kaldı. Ya diri ya ölü oraya gideceğiz.

      Yorum Yazın

      Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.