Merhametli ve koca yürekli insanların aramızdan ayrılmalarının üzerinden çok uzun zaman geçti. O vefalı, o merhametli, o insanlığın ölmediğinin savunucusu insanlara ne oldu da aramızdan birden bire kaybolup gittiler. Belki onlar hala var ama aramıza girip kirlenmemek için kendilerini mi saklıyorlar da bizler mi bakıp ta göremiyoruz. Bunu hiçbir zaman anlayamayacağız.
‘Yok, yanılıyorsun, bizler zaman zaman azda olsa rastlıyoruz o tanıma uyan insanlara’ diyebilirsiniz. Sokakta, caddede, markette, alışveriş merkezlerinde, otobüslerde, metroda, uçakta veya vapurda….belki sizler veya bizler o tanımlara uyan kişilere rastlıyor olabiliriz ama onları gördüğümüz güzergâhta kısa sürede tekrar kaybediyouz.
Dün insanlığın ölmediği, ahde vefanın olduğu, güvenin sadakatin ve hatta dostluğun yaşandığı dönemlerdi. Menfaatin, aldatmanın, çıkarcılığın, dostun, akrabanın birbirini dolandırmadığı, hırsızlığın, tacizin, cinayetlerin ve hatta çevreye, doğaya ve hayvanlara zarar verilmediği, bolluğun, doyumsuzluğun, markanın, gösterişin, şüphenin, kıskançlığın ve hatta sosyal medyanın bizi kirletmediği zamanlardı. Tek başımıza evlerimize kapanmadığımız, arkadaşsız çevresiz sadece ve sadece bilgisayarın başında bir ömür geçirmediğimiz, hayatımızı sanal yaşantının içerisine mahkûm etmediğimiz dönemlerdi o zamanlar.
O dönemler hemen hemen her gün boş vakitlerimizi mahalledeki arkadaşlarımızla birlikte geçirir, doya doya çocuk oyunları oynar, arkadaşlarımızla yaramazlıklar yapıp birlikte üstümüzü başımızı kirlettir, terler içerisinde yorgun argın evlerimize giderdik. Bir sonraki gün sonra yine bir sonraki gün, hep böyle devam ederdi. Ellerimizde misket, top, çemberlerle neşe içerisinde haşir neşir oldurduk.
O zamanlarda çevremizde, mahallemizde işte o adam gibi adamlar vardı. Onlar neredeler? Yanımızdan geçerlerken şefkatli yürekleriyle başımızı okşar, bazen ceplerinden çıkardıkları küçük hediyelerle bizleri sevindirir, ikramlar sunar hatta ve hatta o yaşlarına bakmadan bizimle çocuk olup oyunlarımıza ortak olurlardı.
Şimdi neredeler?
Düştüğümüzde elimizden tutuk kaldıran, bir yerimiz kanadığında yaralarımızı saran, kötü hareket veya sözlerde bizleri uyaran, zararlı alışkanlıklara bulaşmamamız için bizi uyaran, iyi insanlarla kötü insanları anlatan o değerler vardı.
Sahi ne oldu da birden kayboldular?
Onlar aramızdan ayrılalı çok zaman olmuş. Aslında her fani gibi o günlerin o koca yürekli insanları teker teker aramızdan ayrılıp gittiler, mekânları cennet olsun. Hem de bir daha geri dönmemek üzere.
Onlar gitti şimdi bizler büyüdük, o sokaklar yine var. Var olmasına var ama sokaklarda çocuklar da kayboldu. Dün bizim oyunlar oynadığımız o sokaklarda bugün başka çocukların oyunlar oynamaları gerekmiyor mu? O gün pencerelerden uzanıp bizleri sokaklara davet eden akranlarımızın yerine bugün o sokaklarda sözleşip şen şakrak oyunlar oynamaları gerekmiyor mu?
Şimdi o sokaklarda çocuk sesleri neden duyulmaz oldu? O sokaklardan bugün yine büyük insanlar geçiyor, o insanların yüzünde ne bir tebessüm ne bir sevgi veya ne bir hoşgörü var.
Ya ne var peki?
İlgisizlik, vurdumduymazlık, çocuk sesinden rahatsız olan koskoca insanlar var. Korku ve tehlike çanlarını çalan insanlığı öldüren, soğuk, duygusuz, sevgisiz bir o kadar da nefret dolu insanlar var.
Dün sokaklarda oyun oynarken aç ve susuzluğumuzu komşunun kapısını çalarak giderdiğimiz o sokaklar artık yetim ve öksüz kalmış. Çevremize baktığımızdaki gördüklerimiz sadece çocukların hatası olarak görmemeliyiz. Dünün o çocukları değişti, büyükleri değişti. Dünya aynı dünya ama bizler artık çok ama çok değiştik.
Hangimiz çevremizdeki bir hastadan, bir vefattan veya bir yardıma ihtiyacı olandan haberi var? Ve ya kaçımız oturduğu binadaki komşumuzdan, çocuklarından haberi var? Yaşantımız o kadar çok değişti ki, selamın dahi verilmediği şüphe ve korkunun hüküm sürdüğü bir zamana kendimizi programladık.
Yolda yardıma muhtaç birisini fark etmiyor, düşeni kaldırmıyor hatta ve hatta yanımızdan kimin neyin geçtiğini bile görmüyoruz. Kısaca etrafımıza ördüğümüz demir duvarlarla; ahde vefayı, merhameti, sevgi ve saygıyı kendimizden uzakta tutmayı insanlık olarak algılıyoruz. Oysa insanlığımızı ve çocukluğumuzu öldürmüşüz de farkında olamamışız.
Kalın sağlıcakla.
Yorum yazarak Son Saat Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Saat Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Saat Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Son Saat Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Saat Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Saat Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.