Yaşadığımız çevrede en çok şikâyet ettiğimiz konuların başında kişilerin gerçekçi olamama durumudur. Kime ne zaman bir şey söylesen veya bir konu hakkında fikir danışsan illa ki o fikrindeki tanımı sizlerin anladığı veya duymak istediğiniz tanımla hiç bağdaşmadığına şahit olursunuz. İşte o zaman karşınızda ki kişilerin kendi pencerelerinden bakarken gördükleri, sizin görmek istediğiniz resimle aynı olmayabiliyor. Bu da toplumsal düzen konusunda birçok sıkıntıları beraberinde getirebiliyor. Kaldı ki bu sıkıntıları son zamanlarda çok sıkça görüyoruz.
İşin içerisinden çıkamadığımız, bir anlam veremediğimiz, kabul edemediğimiz, yakıştıramadığımız veya bunaldığımız zamanlarda tek dayanağımız bu sözcük oluyor.
Gerçekçi olmak veya bugün kullandığımız kelime anlamı Objektif olmak.
Kimimiz bunu başarabiliyor kimimiz başaramıyor. Bu karışık kelimelerin içerisinde bu sorunun çözümünü ararken yine bazı sözcüklerle bu konuyu anlamada kendimizi çokta yırtarcasına karşımızdakine haykırırız. Bu bir savunma mekanizması olsa da aslında bize doğru duruşun bir ön izlemesi olduğunu da varsayarız. Bu savunma mekanizmasında aslında var olan gerçeklerin gerçek olmayanlarla savaşının da başlangıcını oluşturduğunu görürüz.
Şöyle ki; Siz kavramların, tezlerin, teorilerin sebep ve sonuçlarından yola çıkarken, karşı tarafın savunmasında doğrulayıcı herhangi bir delil veya örneklerin olmaması ve bu konuda ısrarcı olması bir huzursuzluğun ve bir karışıklığın başlamasına da neden olur.
Yazımın başında bahsettiğim bu şikâyetlerin asıl muhatabı ise ‘liyakat sahibi’ olma durumuyla alakalı. Çevremize şöyle bir bakalım yapılan eğitimler, meslek seçimleri, esnaf, tüccar, sanayici, işadamı en önemlisi toplumdaki, siyasetçi, bürokrat, zanaatkârlar eylemlerinde yaptıklarının uygunluğunu kendilerince sorguluyor mu? Veya kendi doğrularını savunurken günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız liyakatli olup olmama durumuyla yüzleşebiliyorlar mı? Yine o kişilerin liyakatli, (Bir kimsenin iş verilmeye uygunluğu, yaraşırı durumu) olup olmamasını yani, layık, hak eden, uygun olanın hakkaniyetiyle olabileceğini savunuyorlar mı? Gerçek hayatlarında her yaptıklarını veya uyguladıklarını bu kurallara uygun olarak mı düzenliyor veya uyguluyorlar? Veya şu gerçekliği arıyorlar mı: yani Sadakati. (İçten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk). Aslında tam da orada toplumsal düzeni ilgilendiren kocaman bir sorgu yumağı oluşuyor mu?
İşte tüm bu soruların özetlenmiş halini şu mu oluyor? Sadakat ile liyakati tamamen birbirinin karşısında mı yanında mı görüyorlar? Bizler yanı o toplumun birer bireyleri olarak çevremizde sık sık bu iki kavramı zıt anlamlarda kullanır, çoğunlukla bu kavramları birbiriyle bütünleştirip hakikati anlamaya, anlatmaya çalışırız. Oysa gerçek hayatta bunun cevabı o kadar açık ve seçiktir ki; liyakatin gerçekliğin ta kendisinin olduğunu savunsak ta çevremizde bu iki kavramı, sadakatin çürüttüğünü görürüz.
Amacım birilerini, karalama veya bir yerlere mesaj verme derdi değil. Sadece ve sadece gerçeklerle yüzleşirken doğruyu görmede çevremizi iyi analiz etmemizle alakalı bir hatırlatma. Yoksa sadece birilerinin işe alınması, atanması, görevlendirilmesi değil, asıl olanın tercihlerle değil de liyakatle mi, sadakatle mi, yoksa gerçekçilikle mi bakılması. Liyakatin her şey olmasını beklerken, sadakatle imtihan olmamız, belki de tüm kurgularımızı sil baştan gözden geçirmemizden geçiyor. Bugün korktuğumuz tek bir yel var ki o da toplumun her kesimini kasıp kavuran kuşak çatışmaları. Türk toplumu olarak inancımız, kültürümüz ve ananemiz ile birbirimize güvenerek ülke olarak hedeflerimizi gerçekleştirirken liyakat, sadakat ve gerçekçilik bir haksızlık, bir kavga bir kargaşa değil de, başarının ve güçlü olmanın bir ifadesi olarak kullanılması.
Kalın Sağlıcakla
Yorum yazarak Son Saat Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Saat Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Saat Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Son Saat Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Saat Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Saat Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.