Milli İktisadın 100.yılı

Ne mutludur ki; Türkiye gibi çağdaş bir cumhuriyetin evlatları olarak 100.yılı devirmenin kıvancını yaşıyoruz. Her ne kadar ülkenin bütün kesimleri aynı heyecanı duymasa da büyük Atatürk’ün mirasını yaşatma çabası bizler için gurur vesilesidir.

Cumhuriyet’i okullarda ezberletilen şekilde karşılamak yerine konu başlıklarıyla ne kadar özel olduğunu özümsemek gerekir. İşte bu yüzden Atatürk’ün “Milli İktisat” kavramını hatırlamalı ve bugün kaybettiğimiz o karanlık yolu gelecek nesiller olarak tekrardan aydınlatmalıyız. 

Hangi ekonomik şartlarda kurulduk?

Son 100 yılı itibarıyla hasta adam olarak belirtilen Osmanlı iktisadi olarak bitap durumdaydı. 1881’de Düyun-ı Umumiye kontrolden çıktıktan sonra iktisadi bağımsızlığını iyiden iyiye kaybeden, kapitülasyonlarla ülkenin topraklarına temlik konmuş vaziyetteydi. Borçlar yeni borçlarla kapanıyor, yatırım yapılamadığı gibi üretilen değerler yalnızca dış finans merkezlerine ve ülkelerine resmen bila bedel veriliyordu. Bu vaziyette kurulan Türkiye Cumhuriyeti şüphesiz ki Osmanlı’nın kültürel, sosyolojik ve hatta psikolojik mirasçı olarak büyük servetleri ve büyük yükleri üstlendi. 

“Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz.”  

Mustafa Kemal Atatürk bu sözü Şubat 1923 yılında düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nde (İİK) söylemişti. Aslında modern Türkiye Cumhuriyeti’nin iktisadi olarak nasıl bir yapıda olacağı 29 Ekim 1923’ten önce planlanmıştı.  

17 Şubat günü, Lozan görüşmeleri henüz bitmemişken yapılıyor bu toplantı. 15 gün boyunca ülkenin dört bir yanından 1135 delege geldi. Sanayiden, tarıma, yerli üretimden kalkınma hedeflerine kadar kurulacak cumhuriyetin tepeden tırnağa misak-ı iktisadi stratejisi belirlendi. Sadece ekonomi alanında değil; bilim, eğitim, tarım ve sağlık gibi daha birçok konuyla ilgili ajandası vardı Atatürk’ün.

Osmanlı son döneminde bankalarımızın hepsi yabancıların kontrolündeydi. Çok yüksek vergiler üretim kapasitesini düşürüyordu. Ancak kongre sonrası 2 yıl içinde İş Bankası kuruldu, çiftçinin kabusu Aşar Vergisi kalktı. Yetmedi kongrede de temsil edilen çiftçye üretim için teşvikler verilmesi sağlandı, uygun kredi imkanları için Ziraat Bankası tam gaz devam etti. 

Bir gecede cahillikten kurtulduk

Cihan Harbi sonrası genç Cumhuriyet nüfus konusunda büyük problem yaşadı. Deyim yerindeyse tebadan vatandaş yaratma çabası içindeydi. 1927 sayımı bunun en net kanıtı. Osmanlı’nın son günlerinde okur-yazarlık oranı inanılmaz düşük. 1927 sayımına göre yaklaşık %10.5 seviyesindeydi. 1933’te ise %20.4’e ulaştı.

Nüfus konusu gelmişken bir parantezi günümüze açmak istiyorum. Daha yeni açıklanan 12.Kalkınma planı 2028 nüfusumuzun 6.2% artışla 90.5 milyon olarak hesaplıyor. Ortalama son yıllardaki gibi artsa bile nüfus en fazla 88 milyona varıyor. Kalkınma planı hesabına göre en az 2 Milyon fazla hesaplanan bir nüfus var. Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz da nüfusun daha fazla olması gerektiğine değindi. Çok yazık nitelikli vatandaşlar burada gördüğü eğitimle yurt dışında harikalar yaratıyorlar, öte yandan “niteliksiz” işgücü göçü nüfusumuzda kapanması zor yaralar bırakıyor. 

Eğitim

Eğitim ile ilgili söylenecek o kadar fazla şey var ki… Ancak bugün bile nasıl uygulandığına hayretler içinde baktığımız Köy Enstitüleri’nin atası Cumhuriyet’in ilk zamanlarında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile yapılmıştı. Fırsat eşitliğinin sözde değil özde olduğunu kanıtlayarak eğitim alanında kadınlara da yer verildi. O. günlerden bugüne bakıldığında kadın hakları konusunda en ivmeli dönem de yine Cumhuriyet’in ilk zamanlarıydı. 20 yıl boyunca borç ödeyecek bir devlet her şartta eğitime yatırım yapmaya devam ediyor. Mesela muallim okullarında gelecek nesilleri yetiştirecek öğretmenleri eğitiyorlar. Çünkü iktisadi bağımsızlığı iyi eğitim alanlar sağlayacaktır.

İster Avrasya, ister Kafkasya, ister Orta Doğu, ister Balkan coğrafyası…Nereden bakarsak bakalım 100 yıldır bütün darbelere, küresel krizlere rağmen bu topraklarda ayakta kalan tek devlet Türkiye. Bunun sebebi askeri başarının yanı sıra ktisadi program. Bizler 17 Şubat 1923’te yapılan ve DNA’mıza işeyen İzmir İktisat Kongresi’ni bile doğru anlamayı başaramamış, anma konusunda hep geriye gitmişizdir.

Bugün de Cumhuriyet’in 100.yılının ne kadar değerli ve özel olduğunu anlamak için Türkiye dışında her yerin değiştiği haritaya bakmak bile yeterli. Onu bile yapamıyoruz… 

Zor olacak bazen yol taşlı olacak ama mutlaka ama mutlaka muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için var gücümüzle çalışacağız. Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın büyük Atatürk!

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar YAĞIZ KUTAY - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Son Saat Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Saat Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Saat Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.