Anadolu bin seneden beri nice babayiğitlere, nice evliyaya, asfiyaya, müridana dayelik etmiş, ocağından nice alperenler, devrine renk verenler, gönül bağından gül derenler, ak hilali bucaktan bucağa götürenlere ev sahipliği etmiştir. Bu topraklar varını yoğunu davası uğruna yani dini uğruna yani i’lay-ı kelimetullah uğruna feda eden nice er oğlu erlere beşiklik etmiştir. Yıkılışların, çöküşlerin, devrilişlerin ve değişimlerin ardı arkasına yaşandığı son asır ise bu inkılapların en dehşetlilerine, en vahşetengizlerine sahne olmuştur. Serdengeçti’nin dediği gibi yıkılmayan kalmamış…
Öyle bir devir gelmiş ki islamın sancaktarlığını yapan, ileri karakolluğunu yapan, bayraktarlığını yapan Anadolu’da ki hükümet dinine diyanetine düşman nesillerin yetişmesine gayret eden bir sisteme devrimler adını takmış, din ve diyanet namına ne varsa taru mar edilme gayretkeşliğine soyunmuştu. Ardı arkası kesilmeyen devrimlerle devrilmek istenenin Anadolunun fikir, tefekkür, ideal, din, dil kısaca maddi manevi değerlerinin tümünü ifade eden medeniyetinin devrilmesi olduğunu anlamakta hala zorlanıyoruz. Bu karanlıklardan karanlık, zifiri zulmet devrinde Cenab-ı Hak kereminden öyle bir Nur nasib etmiş ki o zulmetleri paramparça etmiş, küfrün çürük direklerini manen o direkleri tahkim etmek isteyenlerin başına geçirmiştir. Bundan tam 60 sene evvel dünyasını değiştiren Bediüzzaman 80 küsür sene ömrünün son gününde yanında bulunan Zübeyir, Hüsnü ve Bayram’a son dersini böyle vermişti; “gardaşlarım hiç endişe etmeyiniz size katiyyen beyan ediyorum ki küfrün, masonların ve koministlerin beli kırılmıştır, size katiyyen beyan ediyorum Risalei Nur küfrün belini kırmıştır, katiyyen beyan ediyorum ki Risalei Nur Anadoluda masonların koministlerin belini kırmıştır, inşaallah bir daha ayağa kalkamayacaklar!” Üç defa tekrar ettiği bu ders mahiyetindeki son cümleleri ne ifade ediyor? El akıbetu lil muttakin hakikatini ilan ediyor, inanıyorsanız şüphesiz üstün olan sizlersiniz ayetini haliyle tefsir ediyor, la galibe illallah davasını kendisinden sonra gelecek olan nesillere bir ümit nasiyesi olarak değil ebedi bir gerçekliğin ve değişmeyen bir sünnetullah kanununun gereği olduğunu ifade ediyor!
Evet Bediüzzaman galiptir! Küfür yenilmiştir! Nasıl? Neden? Çünkü küfrün 20. Asırda bin seneden beri teraküm etmiş kalelerinin istinad noktalarını perişan edecek ve dağıtacak son sistem silahları (fikir silahlarını) Bediüzzaman keşfetmiştir. Cenab-ı Hak Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez bir güneş olduğunu O’nun kalbi ve lisanıyla asrın idrakine nakşettirmiştir!
Bediüzzaman’ın çileli ömrünün fikir meyvesi olan Nur Külliyatı iki nokta da calib-i dikkattir:
1- Kuran
2- Sünnet
Yani Bediüzzaman’ın en büyük davası Kur’an ve Kur’an hakikatlerinin ve maksatlarının şerh ve izah ve tefsiri ikincisi de Nebiler Nebisi Peygamber Aleyhissalatuvesselamın nübüvvetini isbat ve sünnet-i seniyyesine ittibaın ehemmiyeti üzerine temerküz etmiştir!
Bediüzzaman Peygamber (asv)’ın varisidir.
Bediüzzaman Kur’anın bu asrın idrakine dersi olan Risale-i Nur Külliyatının müellifidir.
Bediüzzaman kelam ilminin zirvesidir.
Bediüzzaman vatanperverdir.
Bediüzzaman dahidir.
Bediüzzaman sarsılmayan bir mücahid, taviz vermeyen bir alim, derin bir mütefekkir, zamanı okuyan bir müceddid, zamanın ihtiyaçlarına münasip dersleri komprime hülasalar nevinden sunan bir müçtehid, ruh ve kalbin zirvelerini tutmuş bir mutasavvıf, Allah’a kulluğun, ve Allah’tan havfın lezzetini tatmış ve tattırmış bir abid, tattığını anlatabilen bir arif ve nihayet O Cenab-ı Hakk’ın bu asrın dalalet vadilerinde yolunu şaşırmışlara ihsan ettiği bir hidayet vesilesidir!
Bediüzzaman ciltlerle anlatılsa, hatıralarla yad edilse, minnetlerle büyük büyük toplantılara konu olsa herhalde O Zat’ın ancak bir yahut iki vechesi nazara verilebilir.. Bediüzzaman’ı tanımak, anlamak, anlatmak ancak ve ancak Risale-i Nur ile mümkündür. Bediüzzaman kimdir, davası, misyonu, meslek ve meşrebi nedir suallerinin cevabı ancak Külliyat-ı Nurun mütalaasıyla tatminkar cevabını bulur. Zira Bediüzzaman demek Risale-i Nur demektir. O Zat’ın maksadını anlamak için Sözler’i, Mektubat’ı, Şualar’ı, Lem’alar’ı, maksadına matuf ideallerini, meslek ve meşrebini anlamak için lahikalarını, ilmini, idrakini, fikrini fehmetmek için İşaratu’l İcaz’ı, Muhakematı, siyasetini anlamak için Hutbe-i Şamiyesini, dirayetini görmek için divan-ı harb-i örfisini ve müdafalarını, şahsiyet-i maneviyesini idrak için Sikke-i Tasdik-i Gaybi mecmuası gibi eserlerini tekrar tekrar, müteffikarane okumak elzemdir. Yoksa filan şöyle yazmış, falan böyle demişlerle ancak Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyin de ifadesiyle bir vechesinin bazı noktalarını anlayabiliriz.
Yorum yazarak Son Saat Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Saat Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Saat Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Son Saat Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Son Saat Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Son Saat Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Son Saat Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.