• AHMET MURATLI
      AHMET MURATLI

      Türkmenlerin Çıkmazı: Kerkük'ten Bağdat'a Uzanan Sessiz Mücadele

      Yayınlanma: 13 Kasım 2025

      Irak siyasetinin çalkantılı sularında, Türkmenlerin durumu yıllardır bir başarı destanı değil, daha çok varoluşsal bir mücadelenin hikayesi oldu. Kerkük’ün kadim sokaklarından Musul’un yıkıntılarına kadar uzanan bu sessiz mücadele, ne yazık ki, son seçimlerde de siyasi temsil anlamında beklenen ivmeyi kazanamadı.
      Bugün Irak Federal Parlamentosu’nda kazanılan sınırlı sayıdaki milletvekilliği koltuğu, Türkmenlerin ülkedeki gerçek nüfus yoğunluğunu ve tarihsel ağırlığını yansıtmaktan uzaktır. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) ise kota sandalyelerinin tartışmaya açılması, azınlık haklarının ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Türkmen siyasetinin dağınık yapısı, Şii ve Sünni ayrışmalarıyla birleşince, oylar tek bir siyasi güce dönüşemiyor ve bu durum siyasi hüsranın en temel nedeni olarak önümüzde duruyor.

      Ankara’nın Zorlu Dengesi
      Bu tabloda, bölgesel bir güç ve Türkmenlerin doğal hamisi olarak görülen Türkiye’nin rolü, hassas bir denge üzerindedir. Ankara, tarihsel ve kültürel bağları güçlü tutsa da, Irak siyasetinde elindeki tüm kartları açmakta zorlanıyor.
      Türkiye’nin öncelikleri, sınır güvenliği, PKK ile mücadele ve öteden beri milyarlarca dolarlık enerji ve ticaret ilişkileri tarafından belirleniyor. Bu büyük stratejik çıkarların gölgesinde, Türkmenlerin siyasi temsil yetersizliği, bazen ikili görüşmelerin "yumuşak karnı" olarak kalabiliyor. Türkiye, bir yandan kalkınma ajansları (TİKA) aracılığıyla kültürel ve ekonomik destek sağlarken, diğer yandan Irak ve IKBY yönetimleriyle olan hayati ekonomik işbirliğini tehlikeye atmamak adına, Türkmenlerin siyasi birliğini dayatmakta veya temsil hakkı mücadelesinde daha sert bir diplomatik baskı uygulamakta çekingen kalabiliyor. Bu durum, Türkiye’nin desteğinin, sahada siyasi bir zafere dönüşmesi için yeterli etkiyi yaratmasını zorlaştırıyor.

      Sessizliği Bozacak Köklü Bir Çağrı
      Türkmenlerin bu çemberi kırması için dışarıdan beklentiyi bir kenara bırakıp, içeriden köklü bir değişim başlatması elzemdir.
      Öncelikle yapılması gereken, tüm siyasi, dini ve aşiret liderlerinin bir araya gelerek siyasi ayrışmalara bir son vermesidir. Oyların dağılması lüksü artık sona ermelidir. Tek bir adayın, tek bir güçlü "Türkmen Ulusal Konseyi" çatısı altında seçime girmesi, o hassas denge bölgelerinde bile başarıyı getirecek tek yoldur.
      Ayrıca, mücadelenin alanı Bağdat ve Erbil’den uluslararası hukuka taşınmalıdır. IKBY kota kararlarına karşı, uluslararası hukuk platformları kullanılarak BM nezdinde hukuki itirazlar yükseltilmelidir. Kerkük'ün uluslararası garanti altına alınması talebi, sadece tarihi bir miras değil, Irak’ın ekonomik istikrarı için bir zorunluluk olarak sunulmalıdır.
      Unutulmamalıdır ki, modern Irak siyasetinde nüfus kadar güçlü olan, finansal akışlar ve medya görünürlüğüdür. Türkmen siyaseti, sadece yerel meselelere odaklanmak yerine, yurt dışındaki diasporayı ve iş dünyasını harekete geçirerek, siyasetten bağımsız bir Türkmen Kalkınma Fonu oluşturmalıdır. Türkmen davası, profesyonel iletişim stratejileri ile küresel medyanın gündemine taşınmalı, dijital platformlar aktif bir mücadele alanına dönüştürülmelidir.
      Türkmenlerin kaderi, sadece Kerkük'ün petrolünde veya Bağdat’ın kararlarında gizli değildir. Kendi aralarındaki güçlü ve sarsılmaz bir birliktelikte gizlidir. Seslerini duyurmak için artık sadece konuşmak yetmez, tek bir güçlü sesle bağırmanın zamanıdır. Bu, sadece bir siyasi temsil meselesi değil, köklü bir milletin geleceğini güvence altına alma meselesidir.

      Yorum Yazın

      Yorumlar

      • Hanlar Koca

        sonderece mükemmel bir analiz.