• Fatma Betül Özgültekin
      Fatma Betül Özgültekin

      KAP

      Yayınlanma: 27 Ağustos 2025 10:27

      Başlığı okuduğunuzda aklınızda muhtemelen başlıktaki sözcükle ilgili birkaç anlam belirivermiştir. İlki; çanak, çömlek anlamında, içine bir şey konulan ev eşyası, ikincisi; kapmak fiilinin emir kipi. Bunlar sözcüğün en yaygın kullanım şekilleri.

      Bu başlığı koymaktan amacım ne sizde kafa karışıklığı oluşturmak ne de ilgi çekici bir başlık koymak. Dilimizde kullanılan "bulunduğu kabın şeklini almak" deyiminin içeriğini farklı açıdan ele alacağımız için bu başlığı koymayı tercih ettim. Yazıya temel oluşturan kimyasal ilkelerden birisi de sıvı ve akışkanlar bulunduğu kabın şeklini alır. Yani sıvı maddelerin belirli bir şekilleri yoktur, hangi kabın içine konursa o şekli alacaktır.

      İnsanoğlu da bir nevi sıvılara benzer; doğduğunda ruhen, aklen ve kısmen de biyolojik olarak berrak su gibidir. Kabımız yani ailemizin, çevremizin zamanla şeklini alıyoruz. Bizler doğduğumuz aile, yaşadığımız çevre ve aldığımız eğitimle şekilleniyoruz. Bir bebeğin dışarı ile her etkileşimi tabiri caizse onun mizacında bir tuğla, ona şekil veren bir kap gibidir.

      Bebek doğduğu andan itibaren en çok ağırlıklı olarak annesi daha sonrada babasından etkilenir. Fıtrat dediğimiz öz; ebeveynin duyduğu ses, gördüğü görüntü, hissettiği duygudan etkilenir. Bu etkileşim anne karnında başlar. İlk çocukluk döneminde sonra azalarak devam eder.

      Çocuğun doğduğu ev onun temel düzeyde; zihin, duygu, psikolojik yapısını oluşturacaktır. Zihinsel gelişimini tamamlayıp, kendi kendine adım atmaya başladığında kendi kemalâtını tamamlarken kendine bir yol çizse de ruhuna ilk atılan nüvelerden, yaşamının ilk dönemlerinde hissettiği tanıdık duygulardan tamamen sıyrılamayacaktır.

      Çocuklarımız bizler için değerli, değerli olan çocuklarımızın hayatları için bizde değerliyiz. Onlar hayatlarını şekillendirmede kumanda bizim elimizde ise kendimiz için yaptığımız her şey onlara da katkı sağlıyor. Geçmişte daha yaygın örneklerini gördüğümüz saçını süpürge eden anneler, okutmak için ceketini satan babaların yaptığı fedakarlık, verdiği emek çok kutsaldır. Gerektiğinde bu denli fedakarlık yapmayacak bir ebeveyn yoktur. Ama benim kastettiğim kendimiz için ne yaptığımız.

      Çocuklarının ilk rol modelleri olan ebeveynler olarak bizlerin yaşam felsefemiz nedir? Bunu nasıl yaşıyor ve bu çocuklarımıza nasıl geçiyor?

      Kendimizi olduğu gibi kabullendik mi, diğer bir ifade ile kendimizle ne kadar barışığız? Kendimizi seven yetişkinler miyiz ki kendisi ile barışık çocuklar yetiştirelim. Kendimize vakit ayırdığımız rutinlerimiz var mı ki kendisi ile baş başa kalmaktan korkmayan bireyler yetiştirelim. Hayatta ideallerimiz var mı idealleri için yılmadan çalışan çocuklarımız olsun.

      Yoksa biz hayata küsmüş, kendine küsmüş bunun sorumlusunu sürekli dışarda arayan ebeveynler miyiz?

        Çocuklarımız bize ayna oluyor, kendimizi tanımak için biraz onlara bakalım. Bizi yansıtacaklardır.

      Mutlu nesiller için mutlu olmalıyız. En çok da kendimiz için...  Çünkü çocukların fıtratlarını şekillendiren bizleriz.

      Son Dakika Haberler, Gündemden Sıcak Gelişmeler - Son Saat

      Yorum Yazın