KKMH deyince herkesin aklına Kur Korumalı Mevduat Hesabı gelmiştir.
Çok ta haksız sayılmazsınız. Türk ekonomi tarihine giren garabetlerden birisiydi.
Ancak Türk Demokrasisine ve Türk ekonomisine Kur Korumalı Mevduat hesabından daha fazla zarar veren bir yapıdan bahsedeceğim.
Demokrasi kelimesinin kökeni, eski Yunancadaki demos yani halk ve krotos yani yönetim kelimelerinin birleşmesi sonucunda ortaya çıkmış olan bir kelimedir.
İlk olarak gelişmiş bir demokrasi tanımı yapalım. Halkın yasaları müzakere etme ve yasal düzenlemelere karar verme yetkisine doğrudan demokrasi veya bunu yapmak için yönetim görevlilerini seçme yetkisine temsili demokrasi denilmektedir.
"Dünyada tek bir demokrasi modeli yoktur. Amerikan, İngiliz, Fransız veya İsveç demokrasisinin kendilerine göre özellikleri vardır. Doğu Avrupa'da da demokrasinin gelişmesi ile yönetim çeşitleri artacaktır. Aynı şekilde Asya'da da tek tip bir demokrasi olamaz. Her ülke demokrasiyi kendi ulusal karakterine, ekonomik, sosyal ve kültürel koşullarına göre geliştirecektir. Ancak bütün demokrasilerde temel prensip, halkın yönetime yeterince katılma hakkına sahip olmasıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin öngördüğü de budur." Diye söyleyen Aung San Suu Kyi, Burma'da yaşayan insan hakları savaşçısı ve Nobel Barış Ödülüne aday gösterilen muhalefet lideridir.
Millete ait olan egemenlik yetkisinin milletin seçtiği temsilciler aracılığı ile kullanılması olarak tanımlanabilir. Temsili demokrasilerin temel aracı ise seçimdir. Seçmen ile temsilci arasındaki bağ seçimden seçime kuruluyor gibi görünse de çeşitli şekillerle halkın katılımı sağlanmaya çalışılmaktadır. Temsili demokrasinin temel dayanağı ise milli egemenlik teorisidir. Temsilci ise sadece seçildiği bölgenin değil, tüm milletin temsilcisi durumundadır. Temsili demokrasi uygulayan ülkelere örnek verecek olursak Türkiye, Almanya, İngiltere, Japonya, ABD ve Hollanda diyebiliriz.
Bu sıkıcı tanımlamaları geçtikten sonra günümüze ve yazımızın başlığına geri dönelim. Koltuk Korumalı Makam Hesabı diyeceğimiz, kısaltılmış hali ise KKMH olarak ifade edeceğimiz siyasi garabetten bahsedeceğiz. Türkiye’de siyasi partilerin demokrasiyi özümsemeleri için ilk olarak sivil toplum kuruluşlarının demokratikleşmeyi özümsemeleri gerekmektedir. Bir sivil toplum kuruluşunda başkan seçimi yapıldıktan sonra başka bir adayın mevcut başkana rakip olmaması, mevcut başkanın yerine aday olabilecek kişilerin önünün kesilmesi için yapılan yapısal değişiklikler gözardı edilmemelidir. Sivil toplum kurumlarında üye kabulünden başlayıp, üyelikten çıkarmaya, tüzük değişiklikleri ile devam eden süreçte sivil toplum kuruluş başkanlarının kendi dükkanları haline çevirdikleri sivil toplum kuruluşlarını görmekteyiz. Bunların temelinde birkaç sebep vardır. Her şeyden önce ekonomik ve sosyal statü kazanımları. Sivil toplum kuruluşu siyasetin tabanını oluşturmasından kaynaklı olarak siyasi kazanımlar. Sivil toplum kuruluşunun etkili olduğu alanda baskı unsuru olarak kullanılması. Bunların dışında da sivil toplum kuruluşunun başkanlarının liderlik hırsları ve kibirleri sonraki kuşakları yok etmektedir. Siyaset kurumu ile sivil toplum kuruluşu arasında aslında simbiyotik bir ilişki oldu bilinmektedir. Diğer bir tanımlama ile bileşik kaplar mantığıyla da çalışırlar. 1982 yılında Türk demokrasisine bir hançer gibi saplanan cunta Anayasası içerisine eklenen bazı maddeler aslında bu simbiyotik ilişkileri legalleştirdiği gibi vazgeçilmez adam yaratmanın da önünü açmıştır. Siyasette %10 barajının çıkışı siyasi istikrarı sağlamak olsa da temsilde adaletsizliği maksimize etmiştir. Anayasanın nerdeyse yüzde atmışını değiştiren iktidarlar bu adaletsizliği görmezden gelmekten geri durmamışlardır. Sivil toplum kuruluşlarında ise durum daha vahim bir şekildedir. STK’ da yapılan seçimlerin şekli ve ruhu uygun görünse de bu makamları işgal edenlerin kendi koltukları için anti demokratik uygulamaları; mâkul, mantıklı ve hatta masum girişimler olarak görmeleri dikkatlerden kaçmamaktadır.
1990’li yıllardan bu yana hiçbir şekilde koltuğunu bırakamayan, yorulmayan, hata yapmayan, enerjik, çalışkan, başarılı başkanları tanıyoruz.
Bahse konu olan başkanlarımıza bir bakalım.
Kim kaç yaşında, kaç yıldır aynı koltukta oturuyor?
Hazreti Google sorarsanız size tek tek yazacaktır.
On yıllarca KKMH yani Koltuk Korumalı Makam Hesabında bulunanlar kendilerini iyi bilirler.
Mülk alım satımında tapu dairelerinde, noterde, kısaca hayatın birçok noktasında altmış beş yaşından sonra akli melekeleri yerindedir yazısı istenmektedir. Ancak sivil toplum kuruluşlarında siyasi partilerde ve hatta devletin önemli noktalarında atama ya da seçimle gelenlerden bu belge talep edilmemesi içinde bulunduğumuz garabetin en güzel örneğidir. Adam atmış beş yaşından gün aldığı için evini satamazken sivil toplum kuruluşu yöneticileri, siyasi parti temsilcileri milyonları ilgilendiren konularda imza çakabilmekteler.
Altmış beş yaşın artık orta yaş olduğu bu yüzyılda akli melekelerini kullanabiliyor mu sorusunun en az yetmiş beş yaşına çıkarılması gerekmektedir. Akli melekeleri kullanma teyit yaşı yetmiş beş dahi olsa bugün Türk siyasetinde ve Türk sivil toplum kuruluşlarında başkanların büyük bir kısmının bu rapora ihtiyacı olacaktır.
Yorum Yazın