08 Aralık 2024 tarihinde HTŞ’li silahlı kuvvetler Şam’a girdi. HTŞ Şam’a girmeden tam 15 gün önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir açıklama yaptı ve Türk siyasetine soğuk duş aldırdı. Kimsenin beklemediği bu açıklamayı “Siyasette röveşata” başlığı ile kaleme almıştım.
1982’de Riyad’da doğan, Ahmed Hüseyin el-Şaraa adlı kişi 7 yaşındayken ailesi ile birlikte Suriye’ye döndü. Şam’da Medya ve iletişim üzerine üniversite okurken eğitimini yarıda bırakıp Irak’ı işgal eden ABD’ye karşı savaşmak için Suriye’den ayrıldı. Musul’da ABD unsurlarına karşı çatışmalara girdikten kısa bir süre sonra Zerkavi’nin liderliğindeki Irak el-Kaidesi’ne katıldı. 2006 yılında Amerikan güçleri tarafından yakalanarak tutuklandı. Sırası ile Ebu Gureyb, Bucca ve Taci hapishanelerinde 5 sene tutuklu kalan Colani Mart 2011’de Taci hapishanesinden salınarak yanındaki birkaç kişi ile Suriye’ye geçişine göz yumuldu. 2012 yılının ilk aylarında Suriye’de Nusra Cephesi’ni kurdu. Daeş lideri Bağdadi’nin Nusra Cephesi’nin kendilerine bağlı olduğuna dair açıklamaları üzerine el-Kaide’ye bağlı olduklarını ortaya koydu. Bu bağlılık bildirisi sonrası Suriye’deki el-Kaide kolu oldukları tasdik edilmiş oldu. 2016 yılında Nusra Cephesi’ni fesh ederek Şam Fetih Cephesi’ni kurdu. 2017’de ise nihai olarak Heyet Tahrir Şam’ı kurdu.
Burada Colani’nin kim olduğu değil, kimler için var edildiğine bakmak lazım. Bu perspektiften baktığımızda Devlet Bahçeli’nin 15 gün önceden Suriye’de ki operasyonu görmüş olması mümkün mü? Türk Devleti için yeni bir paradigma oluşturmuş olması gözden kaçırılmamalıdır. Colani’ye baktığımızda bölgeyi iyi tanıyan, iyi eğitimli, askeri deneyime sahip ve esas önemlisi 5 yıllık cezaevi döneminde ne kadar ve kimler tarafından devşirildiğini bilmek lazım. Bildiğimiz bazı temel kriterler var. Giydiği ayakkabıdan tutun, İngilizcedeki aksanına kadar Colani’nin bölgede yeni bir aktör olarak konumlandırıldığı görülmektedir. Ancak bu aktör Suriye’de 5 milyon nüfusa sahip olan Türkmenleri yok saymaktan da geri durmuyor. Suriye’de Araplardan sonraki en fazla nüfusa sahip olan etnik grup olan Türkmenlerin yok sayılmasının arkasında İhvancı yapının; İngiliz emperyalizminin bir talimatı mıdır bilmek lazım. Bu minvalde MİT Başkanı İbrahim Kalın Beyin Colani ile birlikte devriminin hemen akabinde Emevî Camii’ni ziyareti dikkatle değerlendirilmelidir. Burada gizli aktör kim, ona bakmak lazım. ABD olmadığı kesinken İngilizler bu operasyonun neresinde? Devlet Bey ABD’nin Ortadoğu’da kullandığı PKK, PYD, YPG adı her neyse terör aparatını parçalamak ve kullanım süresini bitirmek için bu röveşatayı yapmış olabilir mi?
Bu röveşata sonrası Türk siyasetinde tüm taşlar yerinden oynadı. Alışılmış sıradan siyaset bitmiş yeni bir dönem başlamış oldu. Türk siyasetinde İhvancıların saflarını sıklaştırmasını Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Şam devrimi sonrası söylediklerinden bahsetmeyeceğim. Emevî Camii’nde namaz kılacağız lafını Ahmet Hoca dün ben demedim demişti sonra ben demiştim diye bir dönüş yaptı. CHP’ye seçtirilen AK Partili milletvekilleri yavaş yavaş yuvalarına dönerken MHP ve Ülkücü camia kafa karışıklığını hala üzerinden atmış değil. Devlet Beyin bu çıkışı sonrası Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın adı konulmamış bu çözülme sürecini baltalayacağım diyerek açık tavır koyması çok önemsenmelidir. Yine DEM Partili Hatimoğulları çözüm süreci ile ilgili Türkiye’yi Gazze’ye çevireceklerinden dem vurarak devleti tehdit etmekten çekinmemiştir. İçerde bu kafa karışıklığı devam ederken Kandilin eli kanlıları utanmadan bugün açıklama yapmışlar. Şartları kendilerinin belirleyeceklerini, silah bırakmanın hiçbir şekilde olmayacağını söylemişler. Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin beslemesi Mazlum Kobani sessiz sedasız ABD Başkanlık yemin töreni için smokin almaya Fransa’ya gidecekmiş. Bu şartlarda terörü kiminle nerde nasıl ne zaman çözeceğiz. Terörün bence tek çözümü var. Devlete ihanetin nedeni olmaz. Sadece bedeli olur.
Sonuç olarak İsrail Türkiye ile sınır komşusu olmak için her tür şeytani plan yaparken Suriye’de ki Türkmenler İhvancı Colani tarafından yok sayılıyor. Mazlum Kobani denen ABD beslemesi terörist Fransız istihbaratçılarla smokin provası yaparken kadim Türkmen kenti olan Halep’in iki mahallesini işgale devam ediyor. Irak’ta ise işler içler acısı. Eli kanlı Kandilliler Talabani bölgesinde at oynatırken Erbil, Kerkük, Taze, Telafer gibi Türkmen bölgeleri de Barzani’nin insafına bırakılmış durumda. Sessizliğe gömülen İran’da ise Türkmenlerin durumu ile kimse ilgilenmemektedir. Gelelim Rusya, ABD ve Çin tarafından Per perişan edilen Afganistan’da Türkler ilkel Peştun kabilelerin insafına bırakılmış durumda. Kırım’dan bahsetmiyorum bile. Moldovya’dan bahsedemiyorum. Kıbrıs Türk Devletinin yalnızlığından bahsedemiyorum bile. Türk Milliyetçiliğin mihenk taşlarından biri olan Rahmetli Nihal Atsız Beyin şu mısraları aslında bugünü anlatıyor sanırım.
Saraylarda süremem Dağlarda sürdüğümü. Bin cihana değişmem Şu öksüz Türklüğümü
Yorum Yazın