• NUH MEHMET DENİZ
      NUH MEHMET DENİZ

      SON UÇ / DUVARLARIN ARKASINDA SAVUNMASIZ KALIRSIN

      Yayınlanma: 03 Ocak 2025

      2024 yılını geride bıraktık.

      Bir yıl nasıl geçti derseniz?

      Anlatacak bir şey yok mu demek lazım, yoksa geçti gitti, deldi geçti demek mi lazım bilemiyorum?

      Bildiğim tek şey var; zor yıllardan birini yaşadık. Şimdi 2025’i devirme zamanı.

      Uluslararası arenada neler oldu neler.

      Haritalar değişti.

      Yüzbinlerce insan öldü, öldürüldü. İstatiksel hesap olarak kayıtlara geçti. Milyonlarca insan evini barkını bırakıp göçtüler.

      Eskilerin bir sözü vardır, bilir misiniz?

      Neler geldi neler geçti felekten. Devede un oldu geçti elekten.

      Arabistanlı Thomas Edward Lawrence’in Ortadoğu’da peydahladığı gayri meşru devletimsiler ve bu devletimsi yapıların diktatörleri birer birer çöküyor. Yine atalarımızın dediği gibi.

      Arpa ufalanır aş oldum sanır. Çer çöp havalanır kuş oldum sanır. Cahile meydanı boş bırakırsan; ayaklar kendini baş oldum sanır.

      Ortadoğu’da yaşananlar aynen bu minvalde ilerlemeye devam ediyor.

      Bir zamanlar Türk milletini sırtından vuran haydutlar Ortadoğu’da birer birer devrilirken bu oyunu kurgulayan uzun bacaklı İngilizler yeni masa kurmak için daha fazla kan akmasını bekliyorlar.

      Geçen hafta Şam Çeliği kırıldı başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Yeni dönemin ilk habercisi olarak Rusya’nın Azerbaycan’a ait sivil bir uçağı vurması ile başladı. Artık vekalet savaşlarından çok bulanıklık teorisinin uygulandığı teknolojik saldırılarla sarsılacağız. Kimin, neden, nasıl, yaptığını bilemediğimiz saldırılarla karşı karşıya kalacağız. Bu saldırıların sadece nerede ne zaman yapıldığını bileceğiz. Sonuçlarını ise zaman içerisinde yaşayarak göreceğiz.

      Tüm dünya gözünü Ortadoğu’ya dikmiş ne olacak diye merak içerisinde günlerini geçirirken dünyanın sadece Ortadoğu’dan ibaret olmadığını çok kısa sürede yaşayarak öğreneceğiz. Özellikle çok sessiz bir şekilde fukaralığı yaşayan Orta ve güney Amerika kıtasında büyük çaplı bir zincirleme devrimler yaşanabilir. ABD’nin çelik duvarlarla kapattığı Meksika sınırı belki de ABD’nin sonunu hazırlayan en önemli yatırımı olacaktır. Yeni dünya düzeninde Çelik duvarların arkasının her zaman daha güvensiz olduğu anlaşılmıştır. Dün Orta Asya’ya da binlerce km taş duvarlar ören Çin nasıl hakimiyetini koruyamadıysa ABD’de aynı kaderi yaşayacaktır. Dün taş duvarlar arkasında sömürüsünü devam ettirmeye çalışan bir Çin hanedanlığı vardı.  Günümüzde ise Çin teknolojinin nimetlerinden yararlanarak sömürdüğü tüm bölgeleri açık cezaevi haline çevirmiş durumda.

      Tüm bunlar dünyada yaşanırken yeni bir tanımlama yapmak durumundayız. Devletlerin İnsanlar üzerindeki hakları ile insanların devletler üzerindeki hakları tartışılır, transfer edilebilir olması üzerine biraz kafa yormak lazım. Sömürülen toplumların kaymak tabakası olan gençlerin devşirilmesi ile elde edilen entelektüel sermayenin transferleri tüm sistemleri yıkacak güce erişmiştir.

      Afganistan’da savaşı gençler istemedi, savaşarak yaşama öğretisini kendilerine öğretenler oldu. Doğu Türkistan’da zeki atik çocukları selefi guruplara anaları babaları vermedi. ÇKP’nin bölge yapılanması bu çocukları fişleyerek selefilerin ellerine düşmeleri sağlandı. Çeçenistan’da, İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Sudan’da onlarca yıldır savaşan insanlar var. Savaş nesilden nesile aktarılırken kin ve nefrette aktarılıyor. Bu aktarımla birlikte batı emperyalizmi zeki gençleri devşirerek kaynak transferi yapmış oluyor. Bu gençler kendi yurtlarında kalsalar dünya barışına insanlığın geleceğine çok faydalı olacakken batının bu sömürüsü sonrası bu zeki gençler batı medeniyetinde hizmetkardan başka bir şey olamıyorlar. Nadiren aradan sıyrılanlar ise parlatılarak reklam unsuru olarak kullanılıyorlar.

      Tekrar ana konumuza dönecek olursak Ne Irak’ta ne de Suriye’de uzun bir dönem yapısal dönüşüm olması beklenemez. Ancak çekim noktaları olarak belirlenen yerler parlatılarak yeni bir dönemin kapısı aralanmış oldu. Irak’ta Bağdat, Erbil, Süleymaniye, Necef, Basra gibi çekim noktaları oluşturulduysa Suriye’de de aynısı yapılacaktır. Şam, Halep, Laskiye, İdlip gibi bölgeler çekim noktaları olacaktır. Bir taraftan doğal kaynakları transfer edilerek bölge halkı fakirlikle terbiye edilmek istenecektir. İnsan kaynakları ise darmadağın edilmiş her üç ülkede gelecek kuracak genç nesil kalmadığı için yönetim batının istediği marjinaller tarafından yapılmaktadır. Bu sayede batı kendi medeniyetini yayarken oluşturduğu düşmanı da sömürdüğü bölge insanın gücü ile yok etme yolunu bulmuş durumda. Bu iğrenç ilişkinin uzun yıllar devam etmesi mümkün değildir. Bu ilişkinin bedelini de sömüren toplum ödemek zorundadır. Düne kadar derisinin renginden dolayı zencileri insan bile saymayan batı bugün başka ayrımcı fikirlerle sömürüsünü devam ettirmeye çalışsa da nafile. Çünkü güneş tekrar Türk yurtlarından doğmaya başladı. İnsana insan olduğu için değer veren bir düşünce tüm dünyayı aydınlatacaktır. Bu aydınlanma tamamlanana kadar yeni nesil teknolojik terör eylemleri ile sarsılacağız. Batının tek çıkış yolu kendi barbarlığını kapatmak ve masumlaştırmak için bu tür eylemleri arka planda desteklemek olacaktır. 

       

       

       

       

      Yorum Yazın