• İSMAİL CENGİZ
      İSMAİL CENGİZ

      Türk Diasporası 8

      Yayınlanma: 15 Kasım 2025

      19 Ekim 2025 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nde Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirilmiş ve Kıbrıs Türk halkının ortaya koyduğu irade ile seçimi %62,76 gibi bir oyla Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin adayı ve Genel Başkanı Sayın Tufan ERHÜRMAN kazanmıştır.

      KKTC’nde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini, iki ayrı devlet modelini savunan, üç partinin desteklediği Ersin Tatar’ın kaybetmesiyle Kıbrıs’ta federasyon tartışması tekrar gün yüzüne çıkmıştır.

      Daha da tehlikelisi, Kıbrıs'ın federasyon olması, her ne demekse, “sıranın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne geleceğinin bir işareti” olduğunu söyleyenler var.

       

      Öncelikle Kuzey Kıbrıs’ta yapılan seçimleri değerlendirmemiz gerekirse;

      Birincisi; Şu aşikar ki, KKTC’de yapılan seçimler, Türkiye’ye daha doğrusu Ankara’daki iktidara tepki olarak sonuçlanmıştır.

      İkincisi; KKTC’de devlet kurumlarının dışında tüm siyasi partilerin Ankara’dan yönetildiği veya Ankara’dan etkilendiği ortaya çıkmıştır.

      Üçüncüsü; KKTC’de iktidara kim gelirse gelsin, Ankara’nın çizgisinden ve talimatından çıkmayacağı anlaşılmıştır.

      Dördüncüsü; Devlet Bahçeli’nin söyleminden ve iktidarın tavırlarından anlaşılmaktadır ki, bugünkü Ankara, KKTC’yi şimdilik tam bağımsız Devlet olarak görmeyi tercih etmemektedir.

      Beşincisi; Ankara’daki yönetimin arzusu dışında sayın Erhurman’ın ciddi bir oy farkı ile Cumhurbaşkanı seçilmesi, “Ankara”daki iktidarı üzdüğü düşünülmektedir.

      Altıncısı; Hem Ankara’da hem de Lefkoşa’da adı konulmamış bir “endişe” hakimdir.

      Yedincisi; Kıbrıs Türk halkının tercihi üzerinden Kuzey Kıbrıs’ta korku ve panik havası yaratılacağı endişesi vardır.

      Sekizincisi; Sadece Rum tarafı değil, Türkiye üzerinde hesapları olan başta ABD olmak üzere bütün Batılı ülkeler, Kuzey Kıbrıs’taki değişimi kaşıyacaktır.

      Dokuzuncusu; KKTC halkının Türkiye’ye bağlı “Yavru vatan” olmak durumundan usandığı, artık Ankara’dan daha bağımsız bir Devlete sahip olmak istedikleri görülmektedir.

      Onuncusu; Kıbrıs Türk halkı yapılan seçimlerde, KKTC’nin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal krizden rahatsız olduğunu ortaya koymuştur.

      On Birincisi; Kıbrıs Türk toplumunun yaşam biçimini değiştirme, toplumu dönüştürme gayesiyle siyasi ve ekonomik baskı uygulanması ters tepmiştir.

      On İkincisi; Türkiye’den gönderilen bürokratların ve diğer kişilerin kullandığı kendini üstün gören “dil”, ve KKTC’yi Türkiye’nin bir şehri gibi gören yaklaşım rahatsızlık yaratmıştır.

      On Üçüncüsü; Bağımsız Türk Devletleri Teşkilatı üye ülkelerinden Kazakistan, Türkmenistan gibi kardeş ülkelerin Türkiye’ye rağmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi GKRY’ni, Kıbrıs adasının tek temsilcisi olarak kabul etmesi ve Rum Kesimi’nde elçilik açmaları Kıbrıs Türk halkını üzmüştür.

      On Dördüncüsü; Ankara’nın, Kıbrıs Türk halkının toplumsal yapısına, yaşam biçimine, ideolojik duruşuna aykırı davranışlarda bulunmasından; “siyasal İslamcılık” ve “hamasi milliyetçi” yaklaşımlardan Kıbrıs Türkü rahatsız olduğu mesajını vermiştir.

      On Beşincisi; Özgürlükçü değerleri önemseyen laik ve demokratik değerlere öncelik veren bir yaşamı tercih eden Kıbrıs Türkü, Ankara’nın ada halkına yönelik yaklaşımından ve yapılan yardımları bir lütuf, bir ihsan gibi takdim edilmesinden rahatsız olduğunu vurgulamıştır.

      On Altıncısı; %30-35 oranında oya sahip olan CTP adayı Erhurman’ın %62,76 oranında bir oyla Cumhurbaşkanı seçilmiş olması; muhafazakar sağ oyların bir kısmının sandığa gitmediğini, özellikle Rauf Denktaş taraftarı bir kısım vatandaşın ise tepki olarak Erhurman’a oy verdiğini göstermektedir. (Nitekim seçimlere katılım oranı yüzde 64,82 oranındadır.)

      On Yedincisi; Kıbrıs Türkü, Türkiye’nin ve İngiltere’nin garantörlüğünün devamı ile birlikte AB’ne üye olmayı arzu etmektedir.

      On Sekizincisi; Her şeye rağmen Ankara’nın garantörlüğü olduğu sürece, Kuzey Kıbrıs, ister “KKTC” isterse “KTC” olarak kendisini güvende hissedecektir.

       

      Bu değerlendirmemiz hem Kıbrıs Türkünün hem konuyla ilgili uzmanların görüşleri derlenerek hazırlanmıştır. Kıbrıs’ta bir dönüşüm bir değişim yaşanacaksa KKTC yerine KTC yani Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmalı, böylece adada iki devletten başka çözüm olmayacağı vurgulanmalıdır. Avrupa Birliği de Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni üye olarak kabul etmelidir.

       

      Kıbrıs; Rumlarla Türklerin yan yana, iki ayrı devlet olarak yaşayacakları bir “barış adası” olmalıdır.

       

      Yorum Yazın