Enflasyondaki gerileme cepte ne zaman hissedilecek.
Her ay Türkiye istatistik kurumu TÜİK tarafından endeksler kamuoyu ile paylaşılır.
Bunlardan en önemlisi tüketici güven endeksi.
Hazine ve maliye bakanı Mehmet Şimşek’te , cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da 2025 yılında alım gücünün artacağını söylemesine rağmen, henüz tüketicinin cebi bunu hissetmedi.
Halkın cebine henüz yansımadığını Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Aralık ayında 81,3 iken Ocak ayında %0,4 oranında azalarak 81,0 oldu.
81 rakamı neyi ifade ediyor,
Şöyle anlatalım yüz ve yüzyirmi rakamanını görmemiz lazım ki , vatandaş alım gücünün arttığını hissetsin.
En güzel ve doğru ölçüm , vatandaşın hissettiğidir.
Siyasi söylemler ne enflasyonun düştüğünü ne de alım gücünün arttığını belirlemez.
Hele TÜİK’in verilerihiç belirlemez çünkü onun sicili zaten bozuk.
Enflasyonun düşmesi fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor.
Enflasyonun düşmesi yalnızca fiyat artışlarının yavaşlaması anlamına geliyor.
250 Liraya aldığınız peynirin fiyatı aşağı düşmüyor sadece mevcut fiyatı yukarı yönlü hızı azalıyor.
Ocak 2025 TÜİK rakamlarına göre açlık sınırı 22,131 liraya, yoksulluk sınırı ise 72,088 liraya yükseldiği bir durumda.
Siz 14,469 lira emekliye reva gördüğünüz maaşla, 22,104 lira Asgari ücretliye alım gücü artacak derseniz halkı yanıltmış olursunuz.
Mevcut gelirlerle alım gücü artmaz, bu mantıksız bir söylemden öteye geçmez.
Artık görmezden gelmeyin .
Endeks mendeks, tefe, tüfe, halk için birşey ifade etmiyor.
Enflasyonun düşüşü elbette sevindirici , fakat önce insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek gelire sahip olması gerekiyor ki düşen enflasyonla birlikte nefes alsın.
Yoksa düşmüş enflasyon zordaki vatandaşı düştüğü yerden çıkarmaz.
2025 Yılında enflasyon tek haneye bile düşse ,kiraların ortalama 15 ile 20 binlira olduğu bir yerde yoksulluk tavan yapmıştır.
Küresel ve evrensel anlamda Yoksulluk bir insan hakları ihlalidir.
İslam ekonomisi ve islam ahlakında ise komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildir.
İslam ekonomisi, zekat müessesi ile yoksulluğa kökten çözüm getirmiştir.
Fakat başta ülkemiz olmak üzere islam ülkelerinin bu kuralı tam olarak uyguladığını söyleyemeyiz.
Bu nedenledir ki, Ülkemizde ve tüm dünyada yoksulluk artmaya devam ediyor.
Yoksulluk yalnızca ekonomik bir durum değil, aynı zamanda sosyal, politik ve kültürel boyutları olan karmaşık bir yapıdır.
Elli yıl önce taşrada olan yoksulluk, kentlere göçü hızlandırdı.
Kentlerde ise şekil değiştirerek modern yoksulluğa büründü.
Ne yazık ki modernleşme süreciyle topraklarından uzak kalan insanlar maddi yoksulluğun yanında sosyal ve kültürel anlamda da yoksullaştı.
Yoksulluk artık yapay zeka çağında yaşam biçimi olmaktan çıksın.
Yorum Yazın