

Gerçekten öyledir, herkesin bu hayatta bir kamburu vardır. Kiminin kamburu ta uzaklarda görünür kiminin kendisi bile görmez, bilmez. Kalp gözü açık biri kamburu görüp söylese asla inanmaz, onu iftira atmakla suçlar. Ve hayatı boyunca olmadığını söylediği kamburla yaşamını sürdürür.
Her ailenin de vardır bir kamburu. Ailenin diğer fertleri onun yükünü taşır, sırtlanmadığı sorumlulukları onlar sırtlar. İlk başlarda bundan bir haz alsalar da zamanla kambur büyür, taşınmaz hale gelir. O zaman da ara ara söylenseler, şikayet etseler de o kambur hep onlarla olur. Her iş yerinde de bir kambur vardır muhakkak. Olabildiğince idare edilir ama ailedeki gibi kan bağı olmadığı için bir yerden sonra kestirilip atılır. Tabi çoğu zaman kimse kambur olduğunu bilmez ya patronu suçlar ya da onu kıskanan iş arkadaşlarını.
Hiç kambur tanıdığın yoksa kambur olan belki de sensindir. Başkalarına yük oluyor, ömrün boyunca bireyselleşmeden, onların uzuvlarıymış gibi sırtlarında kambur oluyorsundur. Üstüne ben onsuz asla yaşayamam, deyip ne kadar büyük bir kambur olduğunu kendin ilan ediyorsun. Ne zamanki hayatında çıkar, kambur olduğun kişi, o zaman biraz sarsıcı olsa da yükünü taşımaya başladığında artık sen kambur olmaktan çıkarsın. Dikkat etmek gerekir bu süreçten sonra çünkü kamburu taşıyacak başka bir aday bulunduğunda kambur tekrar devredilebilir. Dönüp ara ara kendimize bakmamız lazım kambur muyuz, kambur taşıyor muyuz? İkisi de tehlikeli ikisi de yorucu…
Belki de en çok biz, kendi kamburumuzu taşıyoruzdur. Yakasını bir türlü bırakmadığımız geçmiş, daha gelmemiş ama biz sanki ordaymışız gibi kaygılandığımız gelecek, aklımızdakiler, hayatımızdakiler, hayalimizdekiler, acılarımız, ağrılarımız hep bir kambur gibi taşıyoruz. Belimiz bükülmüş, kamburdan elbiselerimizin arkası kısalmış, adımlarımız yavaşlamış bir halde inatla o kamburu taşımaya devam ediyoruz. Ne zaman artık ayağa kalkamayacak hale geliyoruz, o zaman tek tek kamburlardan kurtulmaya çalışıyoruz. Bu biraz zaman alsa da asil bir direniş, haklı bir mücadeledir. Kurtulmak pek ala mümkün fakat bir kamburumuz olduğunu kabul edersek.
Benim de vardı bir zamanlar ufak bir kamburum. Varlığının farkındaydım ama ufak olması beni onu yok etmekten alıkoyuyordu. Bir zaman sonra o kamburu nasıl beslediysem büyüdü, neredeyse beni ele geçirecek seviyeye ulaştı. Ben de oturdum bir gün canımın acıması pahasına bıçakla o kamburu kesmeye. Direndi direnmesine lakin ben de inat edip vaz geçmedim. Sonunda başardım. Onsuz yaşamak bir hayli zor oldu ama bu süreçte ne kadar büyük bir hamal olduğumu anladım. Şimdi daha hafif bir şekilde hayatıma devam ediyorum. Olabildiğince kamburlaşmadan kimseye kambur olmadan…
Yorum Yazın