

Ala rivayettir ki Güldeste’nin vehimleri, vesveseleri meşhurdur. Ahali buna şahittir, şahit olmayanın da illaki kulağına gelmiştir. Vehimlerin hepsi Güldeste’de cem olmuş, öyle bir hale gelmiş ki kimseye güvenmez, inanmaz, kimseyle konuşmaz, kimseyi dinlemez, gözüyle görse bile gözünden şüphe ederdi.
Bunun için göz hekimine gider ona da tam manasıyla güvenmediğinden ilaçları yarıda keser. Kulağıyla bir şey duysa en az üç defa tekrar ettirir ondan sonra biraz inanır hale gelir. Bunun için dedikodu ve gıybetlerden olabildiğince uzak durur vehimlerinin üstüne vehim eklemek istemez. Bununla da kalmıyor Güldeste’nin vehimleri.
Misal havaya güvenmez, dışarıya bakar güneş parıl parıl parlıyorsa bile hırkasını ve şemsiyesini yanına alır. Misafirliği gitse yapacakları yemeğe güvenmez yanına yolluk alır. Dışarda zinhar ağzına bir şey sürmez, Allah bilir içine ne koyuyorlar? Kırk beş yaşında daha evlenmemiş çünkü güvenecek tek bir adam bile yoktur. Eş, dost desen bu zamanda babana bile güvenmeyeceksin der ki zaten babasına da güvenmezdi.
Annesine bir defa bile inanmışlığı yoktu, çocukken bile çikolata vereceğim dediği zaman vermezdi belki o zaman başladı tüm bu vehimler. Manava güvenmez kendi bahçesinde kendisine yetecek kadar bir bostanı vardı. Terziye güvenmez onu dikiş makinasıyla halleder, ekmeği de kendi pişirdi mi fırına da ihtiyaç kalmaz. Bir defa olsun gözü kapalı birine güvenmek isterdi Güldeste ama gözüne güvenmediğinden gözünü kapatmaz.
Yorum Yazın