

Dün bir karabiber kavanozu döktüm ocağın üzerine. Her yer zerre kadar küçük diyebileceğim karabiberlerle doldu. Aldı beni bir hapşırma. Süpürge makinasıyla çekmeye başladım, bir süpürüyorum bir hapşırıyorum. Süpürgeyle hakkından gelemeyince kollarımı sıvadım, sarı bezi şöyle bir sıktım, silmeye başladım. Ne karabibermiş, mübarek temizlenmiyor. Uzun süre mutfakta kokusu çıkmayacaktır, bir zaman sonra tane tane mutfağın bilmem neresinde çıkacak. Yeşil fasulyeye yakışır diye düşündüm yanına bir pilav yoğurt varsa da cacık güzel olurdu. Elim uzandı kavanoza bir tutam almamla kavanozun elimden kayması bir oldu. Karabiberler bir tarafa cam kırıkları bir tarafa ya da ikisi de aynı tarafa bilmiyorum ki ne nereye gitti. Elimde kalan kavanozun tabanı ve içinde karabiber taneleri… Yeşil fasulye karabibersiz de olurdu ne gerek vardı atmama. Keşke karabiber yerine pul biber dökseydim ya da nane veyahut kekik. Özellikle kekik olabilirdi, etrafı güzel bir koku sarardı, toplanması da kolay olurdu. Sonra düşününce karanfil hatta çubuk tarçın bile daha iyi olurdu. Elimle tek tek toplar, arkamı dönüp salona geçerdim ama şimdi bırak arkamı dönüp gitmeyi ayağımı bile kıpırdatamıyorum. Zira ayağımın üzerinde karabiberler duruyor. Ocağa döktüm dedim ama sadece ocak değil halı, parkeler, tezgah hatta perde bile karabiberden payını almış. En çok da ben, üstüm başım karabiber. Halbuki kavanozda çok az kalmıştı nasıl olurda bu kadar fazlalaştı. Dersin sanki aktar dükkanı ama başka baharat değil sadece karabiber satılıyor. Güç bela tüm karabiberleri topladım tabi ben öyle sanıyorum, Allah bilir sonra nerden çıkacaklar. Cam kırıklarını da dikkatlice çöpe attım, ocağı kapattım, solana geçtim. Artık yemek yiyecek halim bile kalmamıştı zaten fasulyede pişmemişti, karabibersiz bir şeye benzemezdi.
Dün bir kavanoz karabiber döktüm, üstüne düşünüp duruyorum neden karabiber diye. Sabrım mı sınandı, hapşırmayla tüm mikropları vücudumdan atmam mı gerekiyordu, kafamdaki seslerin bir anda kaybolup sadece karabiberle meşgul olmam mı gerekiyordu yoksa fasulyeye karabiber çok da yakışmıyor muydu? Sabrım sınandıysa çok da sabırlı davranmadım temizlerken. Bir karabibere saydırıyorum bir kendime bir de fasulyeye. Hapşırdıkça başım ağrımaya burnum akmaya başladığında mikrobun zaten vücudumda olduğunu anlıyorum. Kafamdaki seslere bir de karabiber eklenince ortalık gürültüden artık geçilmiyordu. Ve hala fasulyeye karabiberi çok yakıştırıyorum. Belki de yapmam gereken tek şey kavanozun altında kalan karabiberi, cam kırığı girmiştir deyip çöpe dökmem gerekiyordu. Oysa ben bugün bile oturmuş o karabiber kavanozunu düşünüp duruyorum.
Yorum Yazın