• DERYA UÇAR GÖKTAŞ
      DERYA UÇAR GÖKTAŞ

      KAR KAÇAMAĞI

      Yayınlanma: 09 Kasım 2024 00:05

      Yavru ayı Asil, daha iki yaşındaydı. Annesinin yanına gelip her zamanki gibi onu sorularıyla meşgul ediyordu. Annesi sabırla, gururla cevap veriyor; yanlış bir şeyi öğretmekten çekinircesine kelimeleri özenle seçiyordu. Asil için bu seferki soru çok mühimdi, alacağı cevap karşısında bir karar vermesi gerekecekti.

      -          Anne biz neden kışın uyuyoruz?

      -          Kışın havalar iyice soğur, bizlerde yiyecek bulmakta zorluk çekiyoruz. Onun için o zamanı sıcak yuvamızda mışıl mışıl uyuyarak geçiriyoruz.

      -          Peki uyumasak olmaz mı?

      -          Olmaz yavrum, hem vücut sıcaklığımız düştüğü için dayanamayız.

      -          Ama anne ben kışı görmek istiyorum.

      -          Kışın nesini göreceksin yavrum, soğuk ve açlıktan başka bir şey değil kış.

      -          Kar diye bir şey varmış. Göklerden yere inen bembeyaz, inci gibi bir şeymiş. Ne kadar soğuk olsa da kar yağınca herkes dışarıya çıkıp onunla oyunlar oynarmış.

      -          Nasıl oyunlarmış bunlar?

      -          Kartopu diyorlar bu oyuna, kardan bir top yapıp birbirlerine atıyorlarmış. Canları yanmadığı gibi çokça eğleniyorlarmış. Kardan hayvan yapıyormuşlar bir de herkes bu hayvanları yaparken çok gülüyorlarmış. İşte ne bileyim kardan kayıyorlarmış, zıplıyorlarmış, atlıyorlarmış ve daha bir sürü şey yapıyorlarmış.

      -          Kim söylüyor bunları?

      -          Ormandaki arkadaşlarım.

      -          Kimlermiş onlar?

      -          Kurtlar.

      -          Peki başka ne diyorlar sana?

      -          İşte bu kış uyumazsam benle de oynamak istiyorlarmış.

      -          Sen dayanamayacağını söylemedin mi?

      -          Söyledim ama onlar yiyeceklerini benle paylaşacaklarını, beni ısıtmak için bir tane post vereceklerini söylediler.

      -          Dayanamazsın Asil, arkadaşlarında bir yerden sonra kendi dertlerine düşerler. Kış sadece bizi değil tüm hayvanlar alemini etkiler.

      -          Dayanırım anne sen bana güven.

      -          Ya dayanamazsan?

      -          Dayandığım yere kadar.

      -          Bak Asil, neyi merak ettiysen asla engel olmadım, dünyayı keşfetmen için sana hep destek oldum ama bu başka bir şey. Bu hayatını bile bile tehlikeye atmak sayılır. Buna asla izin veremem, seni kaybedemem

      -          Kaybetmeyeceksin anne, söz veriyorum bana bir şey olmayacak. Eğer işler yolunda gitmezse yuvamıza, sana geri döneceğim.

      Anne ayı Asil’in ne kadar inatçı olduğunu bildiği için daha fazla ısrar etmedi.

      Bu konuşmanın üzerinden çok geçmeden kış gelip çattı. Tüm ayılar kış uykusuna yatarken Asil uykusu gelmesin diye sağa sola koşturup duruyordu, üşüdükçe postlara sarılıyor, acıktıkça kurtların getirdiği yiyeceklerden yiyordu. Günler geçti geceler geçti ama bir türlü kar yağmıyordu. Bir defa bile kar görse hemen yuvasına dönüp annesinin kucağında uyuyacaktı ama nerdeyse kış başlayalı iki ay olmuştu daha bir tane bile kar tanesi görmemişti. Havalar iyice soğumaya başladı, Asil hiçbir zaman bu kadar üşüdüğünü hatırlamıyordu. Kurtlar ise artık kendilerine yetecek yiyecek bile bulamıyordu. Bir gece Asil kimseye haber vermeden kurtların yanında ayrıldı, kimseye yük olmak istemiyordu. Bir karar vermişti ve sonuçlarına tek başına katlanacaktı. Ormanın batısına doğru yol aldı, ayakları onu mağaralarına doğru götürüyordu. Üşüdükçe dişlerinin şangırtısına engel olamıyordu, karnı ise zil çalıyordu. Son üç gündür bir lokma ağzına koymamıştı. Keşke annemi dinleseydim de bu maceraya hiç kalkışmasaydım diye düşünmeden edemiyordu. Hem karla oynamayı bırak bir kar tanesi bile görmemişti. Adım atacak hali yoktu, sanki yürümüyor sürükleniyordu. Ümidini kaybetmiş bir şekilde yere yığıldı Asil. Şimdi kış uykusuna değil ölüm uykusuna yatıyordu. Gözlerini yummuş annesiyle birlikte kar oynuyordu. Ne üşüyordu ne de karnı açtı. Güneş onu ısıtırken kartopu atıyordu kurtlara. Yüzüne gelen bir kar tanesine eli uzanıyordu. Hayal değildi gerçekten kar yağıyordu. Gözlerini hafifçe araladığında karların gökten inişini, yüzünü okşayışını gördü. Tam o sırada annesi koşarak yanına gelmişti.

      -          Gerçek misin anne?

      -          Gerçeğim yavrum.

      -          Ama sen uyumuyor muydun?

      -          Arada uyanıyoruz, dışarı baktığımda seni düşerken gördüm, koşarak yanına geldim.

      -          Anne kar yağıyor, görüyor musun?

      -          Görüyorum Asil, evet yağıyor.

      -          Çok güzel değil mi?

      -          Evet çok güzel ama şimdi mağaraya gidelim, seni ısıtmamız gerekiyor.

      -          Ben karla oynamak istiyorum.

      -          Bu halde mi Asil?

      -          Çok bekledim anne.

      -          Tamam mağaraya gidelim, biraz kendine gel sonra beraber oynarız.

      -          Söz mü?

      -          Söz.

      Tam kafasına kartopu gelecekken Asil başını eğiyordu. Annesi artık daha büyük kartopu yapmayı öğrenmişti. Asil ise kurtlar arasında en iyi kardan kayandı.

      -          Hadi Asil, uyumaya gidelim. Bu kadar yeterli.

      -          Tamam anne ama bir beş dakika daha oynayamaz mıyız?

      Onu ikna edemeyeceğini biliyordu.

      -          Tamam ama sadece beş dakika.

      -          O zaman başına dikkat et, kartopu geliyor!

      Yorum Yazın