

Beyaz kapının koluna uzandı. Kapıyı sert bir şekilde açtı. Eşiğe ayakkabısıyla basmamak için ayakkabılarını çıkardı. Önce sol ayağındaki ayakkabıyı sonra sol ayağındaki ayakkabıyı çıkarmaya çalıştı. Ayakkabı ayağını sıkmıştı, ayağını çıkarmaya çalışırken çorabı ayakkabının içinde kaldı. Söylenerek çorabı ayakkabının içinde çıkarıp ayağına giymeye çalıştı. Giyerken sendeledi biraz düşmemek içi eli ayakkabılığa uzandı, ayakkabılık devrildi. Onu düzeltmeye çalışırken kafasını kapı koluna çarptı. Diğer eliyle kafasını tutacakken elindeki poşetler yere düştü. Küfretmeye başladı, bir ayakkabıya, bir çorabına bir de ayakkabılığa küfretti. Tabi kapı kolu da poşetler de payını aldı bu küfürlerden. Kapıyı açmaya çalıştı ama halı takıldığı için açılmıyor bir de üstüne bir gıcırtı sesi çıkartıyordu ki bu onu delirtiyordu. Zorladı, zorladı açıldı ama halının ucu yırtılmıştı. Hah! Bir sen eksiktin zaten, dedi bağırarak. Her şey ters gidiyordu bugün. Anahtarı anahtarlığa uzattı denk getiremeyince anahtarlar yere düştü. Kendini sakinleştirerek anahtarı yerden alıp anahtarlığa astı. Bu sefer olmuştu. Ayağıyla kapıyı itti ama kapı kapanmamıştı. Arkasını dönüp fark ettiğinde saydırarak sert bir şekilde kapıyı kapattı. O sinirle hemen yatağına geçip uyudu.
Telefonu sessizde sanıyordu ama tam uyumuşken bildirimlerin sesiyle uyandı ona saydırdı. Kabus gördü ona da saydırdı, uyandı uykusu gelmedi ona da saydırdı. Sabaha karşı anca uyudu, bu sefer alarmı duymayıp uykuda kaldı saate de saydırdı. Kıyafetlerini giyecekken akşam ütülemediğini hatırladı ona da saydırdı, yumurta bir türlü haşlanmayınca yumurtaya da saydırdı, saydırdı, saydırdı…
Ömrü geçti o saydırmaya devam etti. O saydırdıkça işler daha da sarpa sarıyor, tersliklerin ardı arkası kesilmiyordu. İşte fazla mesai yapan patronuna saydırdı, kahkahalarla gülen iş arkadaşlarına, beş dakikadan fazla beklediği asansöre, fotokopi çekerken biten kağıda, yolda sinyal vermeden onu sollayan yaşlı adama, çekmeyen internete, sürekli onu arayan bankalara, üst komşusunun sürekli ağlayan bebeğine, yemekte pişmeyen patatese, iyileşmek için gittiği psikoloğa saydırdı da saydırdı. Herkese, her şeye saydırdı. Yetmedi saydırdığı için kendisine bile saydırdı.
Bir zaman sonra saydırmaktan yoruldu. Hiç kimseye, hiçbir şeye saydırmayacağım, dedi. Kendine söz verdi. O gün güzel bir horozun sesiyle uyandı. Alarm sesini duymadığı için mutlu bir şekilde uyandı. Horoz ötmeye devam etti. Öttü, öttü durmadan öttü. Biraz rahatsız olmaya başladı. Horoz ötmeye devam ederken horoza da saydırdı.
Yorum Yazın