• AYFER GÜVEN
      AYFER GÜVEN

      AFRİKA DOLMASI

      Yayınlanma: 14 Kasım 2024

      Yeni gelin kayınvalidesini ve kayınpederini ilk defa evine akşam yemeğine davet etmişti. Sabahtan beri koşturup durmuş pek de alışkın olmadığı mutfağını, birkaç bomba atılmış enkaza dönüştürmüştü. Ara sıcak, ana yemek, salata, tatlı kendince tam bir ziyafetti. Pişirdiklerini sürpriz olsun diye eşine de tattırmamıştı. Çeyizinden çıkardığı ekru renkte Fransız dantelli ve oldukça pahalı masa örtüsünü yaydı. Dün çiçekçiden aldığı taze sümbülleri şık vazosuyla buluşturup ambiyansı zenginleştirdi.

      Dağınıklığı toplayıp kayınvalidesinin göremeyeceği bir yere sakladı. Tuvaleti, banyoyu son bir teftişten geçirdi. Namaz için abdest alabilecekleri aklına geldi. Birkaç gündür kullanılmaktan nemlenmiş havluyu değiştirdi. Kendini misafir statüsünde gören eşine tatlı sert konumunu hatırlattı. Gözünü sevdiğim atalar ne güzel demiş; “Bir evin bir oğlunu almayacaksın” özlü sözünü hatırlayıp hayıflandı.

      Kapılarının zilini bir türlü çalmayı başaramayan babası, oğlunu arayarak “Gel bizi al evladım” dedi. Bilmece haline dönüştürülen bu sisteme alışamadıklarını anlatarak, asansöre yöneldiler. Elleri kolları dolu dolu olan aile büyükleri güler yüzle buyur edildi. Hâl hatır sorulduktan sonra akşam yemeği için masada yerlerini aldılar. Yeni gelin bir sporcu çevikliği formunda mutfak ve salon arasında mekik dokudu. Meşhur markanın yemek takımı, görüp göreceği en büyük zulme mercimek çorbası ile başlamıştı. Kâseden bir kaşık alanın şaftı kaydı, bir nevi işkence görmüş mazlumlar gibi bakıştılar. Çorbanın acısından, gözlerinden yaş geldi. Kayınpeder, gelininin gönlünü almak için “Pek lezzetli olmuş” demeye çalıştı kısılan sesiyle. Sürahideki su, sık sık tazelendi. Bağrı yanık mağdurlar, bardak bardak içtiler. İhtişamlı tencereyle gelen pirinç pilavı tam bir lapa olmuş, yapıştığı kepçeden tabağa geçmeyi kabul etmiyordu. Yemeklerin tadına misafirleriyle birlikte bakıp hüsran yaşayan gelin hanım derin bir mahcubiyetin içine girdi. Neyse ki tatlı var diye düşündü. Lakin makus talihi bunda da yüzünü güldürmedi. Şerbetini iyi çekmeyen revaniye çatal batırmak nafile çabaydı. Kayın valide bir iki el ense çektikten sonra tuttuğu gibi tatlıyı attı ağzına.

      Yeni gelinin özene bezene hazırladığı yemeklerin her biri şahsına münhasır, geleneklere meydan okuyan türdendi. Kızcağız, ağladı ağlayacaktı ki güngörmüş kayınvalide hatıra sandığından vaziyet ile alakalı seçtiği anılarını anlatmaya başladı. Önce dişlerine yapışan revaniden yarım bardak su içerek kurtuldu.

      -       Bir gün annemin temizleyip mutfak tezgahına bıraktığı dolma biberleri gördüm. Cahil cesur olur. Bu akşam yemeği ben yapayım da parmaklarını yesin ev halkı dedim. Önce kıymayı bol soğanla kavurdum. Dikkatli bir şekilde dolma biberlerin içine yerleştirip sıkıca bastırdım. Domatesten yuvarlaklar kesip asrın mucizelerine kapak yaptım. Tencereyi ocağa koyacaktım ki arkadaşım geldi, onun da engin bilgisinden faydalanarak tencereye porselen bir tabak kapattım. Oh âlâ, kedi olalı bir fare tutmuştum. Akşam olup da şaheserimi sofraya getirdiğimde ev halkının yüzünde alaylı bir gülümseme...

      Benim biber dolmaları içine pirinç koymadığım için pişince büzüşmüş, minnacık kalmışlardı. Rahmetli babam:

      -       “Ooo benim kızım ne güzel yemek yapmış. Afrika usulü dolma olmuş.”

      O günlerde Afrika'da açlık haberleri gündemdeydi. İlk yemek maceram trajikomik bir hatıraya dönüştü. Afrika dolmalarını ben icat ettim diyebilirim.

      Masadaki hüznü, ne umdum ne buldum havasını dağıtmak bir hatırayla olmadı. Kayınvalide daha önce anlatmadığı bir diğer anısını da anlattı:

      -       İran-Irak savaşı zamanlarıydı. Ben de kurabiye denemeleri yapıyordum. Fakat bildiğin taş oluyorlardı. “Bunları silah olarak yap sat, İran Irak sana çok dua eder” deyip alay ederlerdi. Zamanla elinin ölçüsü oluşuyor, tecrübe sahibi oluyorsun. Sağlığın ve öğrenme niyetin olsun, dedi şefkatli kayınvalide gelininin saçlarını severek.

      Kahvelerini içtiler, tatlı tatlı muhabbet ettiler. Evlerine gitmek için müsaade istediler. Gelin kız, mahcup ama mutlu bir şekilde ellerini öptü.

      -       Başımın üstünde yeriniz var, her zaman beklerim dedi.

      Kayınvalide oğluna sarılırken kulağına:

      -       Yarın bana gel sevdiğin yemekleri yapacağım, dedi. Genç damat pek keyiflendi.

       

      Yorum Yazın