Üniversite sıralarında başlayan arkadaşlık zamanla aşka dönüştü. Genç mühendis çok seviyor, seviliyordu. Ailelerin bazı fertleri mevzudan bir miktar haberdar edilmiş, en son duyan babalara da anneler usulünce tatlı tatlı anlatmıştı. Resmiyeti olmayan bir sözlü çift konumunda görüşüyorlardı. Genç kız yeri geldiğinde ironi yaparak parmağını gösteriyor, leb demeden leblebiyi anlamasını muhatabından bekliyordu.
Şimdilerin modası olmazsa olmaz evlilik teklifi, sıra dışı, akılda kalıcı, gönle heyecan verici bir an olmalıydı.
Delikanlı, tecrübeli arkadaşlarının fikirlerini dinliyor, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamak için küçük notlar tutuyordu. Çaktırmadan parmağının ölçüsünü alıp kendince bir senaryonun acemi senaristi oluvermişti. Sevdiceğinin karşısına mükemmel bir taleple çıkmak arzusu içindeydi. Evet, öncelikle bir telefon görüşmesi yapmalıyım, dedi. Sakinleşmek için annesinden sade bir kahve rica etti. Oğlu ister de annesi yapmaz mı?
Müstakbel kayınpederinde kayıtlı olduğu için, “Buyurun evladım” sözü titreyen çenesini, heyecandan fırlayacak kalbini rahatlattı.
- Efendim, diye başladı söze. Beni tanıyorsunuz. Müsaadeniz olursa yarın kızınıza evlilik teklifi yapmak istiyorum.
Kayınpeder namzeti bir an sessiz kaldıysa da:
- İzin veriyorum gereğini yap evladım, dedi.
Kız babası, görüşme biter bitmez eşine:
- Damat hakkında bazı tereddütlerim vardı. Fakat bu saygılı tavrıyla hepsini bertaraf etti. Kendisine 10 puan verdim, dedi.
Karı-kocanın evlatlarının doğru bir evlilik yapacağına olan umudu kuvvetlendi.
Takım elbisesi çok yakıştı. Birkaç kez aynaya baktı. Yüzük kutusunu cebine koyduğundan emin oldu. Genç kızın ona hediye ettiği parfümden bolca sıktı. Genç kızı iş yerinden aracı ile aldı:
- Seni bir büyüğümün yanına ziyarete götüreceğim, dedi.
Uludağ’ın eteklerinde 10-15 dakika süren seyahatle Zeyniler Köyü’ne geldiler. Müstakbel gelin kız,
- Unutmamışsın, diye sevdiğine minnetle baktı.
- Unutur muyum en sevdiğin romanın Çalıkuşu olduğunu, dedi. İşte sevgilim gördüğün şu mekân da eserin yazıldığı yer. Devasa kestane ağaçları, yeşilin yüzlerce tonu içinde tertemiz orman havası... Reşat Nuri Güntekin, Feride’yi ve Kamuran’ı burada kişileştirmiş. Romanın kahramanları burada doğmuş, sevgileri dillere destan olmuş.
Bursa Yıldırım Belediyesi tarafından restore edilmiş evden içeri girdiler. Üst kattaki balkona çıktılar el ele. Her ayrıntı önceden düşünülüp titizlikle tasarlandığı için çarklar işliyor.
Güler yüzlü görevli elindeki tepsiden iki çay ve sıcacık gülbeşeker çöreğini servis yaptı. Genç kız çayından bir yudum içip çöreğinin de tadına bakmıştı ki müstakbel damat diz çöktü. Ezberlediği şiiri heyecandan karıştırdı.
- Dest-i izdivacınıza talibim efendim, dedi.
Sağlamasını yapmak istercesine,
- Yani, sizinle bir ömür paylaşmak istiyorum. Benimle evlenir misiniz, dedi.
Elbette cevap “Evet” idi. Biraz alaturka biraz alafranga bir evlilik teklifi oldu. Genç kız evet der demez yüzüğü parmağında gördü. Bir hayat boyu sürmesi hedeflenen beraberliğin kilit sözüne görevliler de alkışla eşlik ettiler. Ve masalarda müşteri gibi sırtları dönük oturanların da ortak arkadaşları olduğunu gören genç kızın mutluluğu perçinlendi. Sürprizlerin ardı arkası kesilmiyordu. Yaş pasta geldi, rengârenk balonlar havada uçmaya başladı. Ud sanatçısı beyefendi muhteşem sesi ile fikrimin ince gülü eserini icra etti. Ağaçlar, kuşlar, dağ, toprak adeta dinledi. Misafirler zaten mest olmuş bir haldeydi. Arkadaşları fotoğraf istediler. Anları ölümsüzleştirmek gerekiyordu. Dışarıda Zeyniler Köyü hatırası yazan tabelanın önünde çeşit çeşit poz verdiler.
Delikanlı, emeği geçen arkadaşlarına, Çalıkuşu binasının görevlilerine çok teşekkür etti. Tam dönmek üzereyken müesseseye gelen gelin arabası, tebessüm ettirdi gençleri. Darısı bizim başımıza deyip ayrıldılar, bütün sokakların Feride Hanım olduğu şirin köyden. Müstakbel damat var gücüyle bağırıyordu:
- Ben gülbeşekeri çok seviyorum, bütün Bursa duysun…
Yorum Yazın