Tekstil atölyesinde sıradan bir gün gibi ilerlese de zaman, aslında pek de öyle değildi. Makineciler, ayakçılar hatta usta başı da çıkış saatini iple çekiyor ancak kimseye çaktırmamaya çalışıyordu. Derken, paydos zili Denizli horozu gibi öttü. Kâğıt kalem bulan bir köşeye koşarken, tedarik edemeyenler de onları beklemeye başladı. Olan bitene anlam veremeyen çömez çırak, en yakınındakine sordu.
- Gülçiçek abla hayırdır, ne yazıyor bu arkadaşlar?
Gülçiçek, meraklı kızcağızın yüzüne acıyarak baktıktan sonra engin bilgisini paylaşmaya karar verdi:
- Yarın Hıdırellez, dileklerini yazıyorlar. Rivayet odur ki; Hızır ve İlyas Aleyhisselam tabiatta dolaşır. Sabah bir gül fidanının dibinde buluşurlar. Herkesin ne dileği varsa kabul olsun diye dua ederler. Fırsat bu fırsat, sen de yaz da asayım bu gece. Malum, tek gül bende var. Her sene dört gözle bekleriz 6 Mayıs’ı. Biz öyle inanıyoruz. Hem ne kaybedersin ki?
Onlar konuşurken, çalışma arkadaşları padişah fermanı gibi yazıp rulo yaparak buldukları herhangi bir iple bağladıkları cürmü küçük, içeriği büyük dileklerini, Gülçiçek’in uzattığı torbaya attılar. Yamak, "Sahi mi?" derken umutla parlayan gözleri boşta kâğıt ve kalem aradı. Bir köşeye çekilip kargacık burgacık yazısıyla "Allah'ım ne olur Salih ile evleneyim" diye yazdı. Kimse görmesin diye iple sıkıca bağladı.
- Gülçiçek abla sana zahmet benim dileğimi de asıver, dedi.
Muhabbet servis minibüsünde de devam etti. Konu derindi, örnek istemediğin kadar... Ön koltukta oturan etine dolgun makineci Nuran, bisküvisini arkadaşlarına ikram ederken, "Annem seni ben Hıdırellez’de diledim de Allah öyle verdi. Kaç sene çocuğum olmamıştı, der.” Etrafından onay almak istercesine başını salladı.
En arkada oturan ve sürekli alerji öksürüğüyle bir türlü sözünü bitiremeyen Nuriye de "Benim annem de gül dibine taşlardan ağabeyime araba ve ev yapmıştı. Ev yarım kalmıştı, senesine abim araba aldı. Yalnız inşaat halinde de bir evi oldu" dedi. Bu esrarengiz bilgi minibüste şaşkınlıkla karşılandı.
Gülçiçek tam inecekken, "Aman, bereket paralarını unuttuk! Hemen toplayın, bozuk liraları, onları da asalım da cüzdanımız boş kalmasın" dedi. El çabukluğu marifetiyle paralar bir kese içinde uzatıldı.
Gülçiçek, eve gelir gelmez emanetleri emektar gül fidanına teker teker ve özenle, hemencecik çözülecek gibi bağladı. Yani söküp alması kolay olsun diye iliştirdi. Yıllardır dileklerin kendiliğinden düşmesi olacağına işarettir diye bilirken, Arnavut Halime Nine'nin sabah gün ağarmadan toplanması şarttır uyarısıyla, bu yıl da bunu denemeyi düşündü. Asırlık gül birkaç dakika içinde postacı görüntüsü aldı. Uğur paraları mor ve kırmızı minik keseler içinde sarkmaya başladı. Tek tük açan kırmızı gül, takı törenindeki gelin gibi oldu. Kim bilir hangi istekler vardı yaşlı dallarında?
Gülçiçek, görevini yapmanın huzuruyla yorgun bedenini uykuya seve seve teslim etti. Sabah her zamankinden daha erken kalktı. Dallardaki fermanları topladı, kabul olması için dua etti. Hıdırellezde çayır çimen gezen ve maniler söyleyen komşularının sesini duyunca mütebessim oldu.
Bahçelerde mor çiçek,
Dibinde kara böcek,
Benim yârim küçücük,
Şimdiden sonra büyüyecek.
Bir diğer mâni ise:
Ellerimde on parmak, on parmağı koparmak.
Bizim köyden kız almak, cennetten gül koparmak.
"Mutlu olmak için öyle çok şey gerekmiyor" dedi Gülçiçek. Evden çıktığında komşularının kapılarına astığı kır çiçeği demetlerini gördü. Bunu bereket olsun diye yaptıklarını biliyordu. Sokağın sonuna doğru neşeli bir kahvaltı sofrası ve etrafında umut dolu kadınları gördü. Allah ne verdiyse paylaşmak için, bu sene de bir arada idiler.
Yorum Yazın